www.ggacademia.com

giden herkes çok memnun kalıyor, bizde kedimiz için gittik. rahatlıkla tavsiye edebilirim.

golden gibi kapalı ve uzun kulaklı bi köpekse, özellikle yaz aylarında kulakların içi havasız kaldığından ya da kulaga köpeği yıkarken su kaçtığından enfeksiyon olabiliyor. sen yine veterinere git ama endişe etme hemen bizimkinde bi kaç ayda bir oluyor, insanlar için kullanılan kulak damlalarından vermişti veteriner, düzenli kullanınca 1-2 gün içerisinde düzeliyor, sen sık sık kulağının içini zarar vermeden temizlemeyi ve yıkarken kulaklarını pamukla kapatmayı ihmal etme.

Tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim. Köpeğim, cavalier king charles spaniel, gayet kapalı ve uzun kulakları var. 1 hafta önce banyo yaptırmıştım, acaba ondan dolayı mı oldu bilemiyorum.


Kulağının içini nasıl temizliyorsunuz? Kulak çöpü ile filan mı, peçete ile mi, ve ya almam gereken temizlemeye yardımcı bir şey var mı?

biz veterinerden bi tane steril edici solüsyon almıştık ama sen şimdilik bi parça pamuğu ıslatıp temizleyebilirsin. veteriner kulak çöpünü kulağın içine iyice sokup temizliyor ama bize siz yapmayın kulak zarar görebilir dedi. önce kulağın alt kısmını tamamen pamukla sil, sonra da yine pamuğu hafifçe kulağın deliğine sokup ulaşabildiğin yeri temizle ama dikkatli ol. koku da yapmıştır muhtemelen akıntı, damla ile koku da geçer. çok geçmiş olsun. bi de damladan sonra kafasını sallayacak ve salladıkça içindeki akıntı ve kir dışarı çıkacak, endişe etme.

www.mymedipet.com
Ümit Bey. Toplam 8 hayvanımıza bakıyor. Kesinlikle tavsiye ederim.

ada veteriner polikliniği.
birlikte çalıştığım hayvan kurtarma grubunun veterineridir.
kesinlikle çok iyidir.
yeri de levent'te.

adaveterinerpoliklinigi.blogspot.com

evde temizleyeceksen sakın çubuk falan kullanma. kulak zarına zarar verebileceğin gibi, kiri ya da enfeksiyondan oluşan akıntıyı daha derinlere de itabilirsin. en iyisi bir parça pamuğu kepçe gibi kullanarak aşağıdan yukarı kirleri çıkarmandır. temizlemek için hekiminden kulak temizleme solüsyonu da alabilirsin. köpeklerde kulak kanalı "L" şeklinde olduğu için temizlerken kulağı kepçeden yukarı doğru çekerek dik tut ki L kısım düzleşsin. yoksa diplere ulaşamazsın ve temizleyemezsin. sadece kepçeyi yukarı kaldırmaktan bahsetmiyorum. hafif güç uygulayarak kulağı çek.

bu bahsettiğim düzenli kulak temizleme kısmı tabii. senin köpeğinin durumunda önce bir hekime götürmen gerekir. geçmiş olsun.

Herkese teşekkür ederiz. Eve yakınlığını da göz önünde bulundurarak ada veteriner polikliniğine gittik. Rutin olarak yediği mama alerji yapmış. Bu sebeple, kahverengi akıntı ve koku vardı. Her gün hekimin verdiği pomadı uyguluyorum.

valla kokteyl şurupları diye sorman lazım aga. metreodan almıştım ben.

bazen içki vesaire satan dükkanlarda da oluyor, tobacco shop vs gibi. metroda kesin oluyor ama.

lüks marketlerde. konyon/istinye park macro ya da istinye parktaki içki dükkanı.

insanların ne düşündüğüyle niye bu kadar ilgileniyorsunuz ki, siz sevmişsiniz, aileler de izin vermiş. bunun dışında söyleyeceklerin 3. kişileri sıkmaktan başka işe yaramaz bence, ne kadar ilgilenebilirler ki. ben olsam sıkılırım en azından.

valla iyi cesaret.Sizin göstermiş olduğunuz bu cesarete karşı millet garipsemek yerine takdir eder bence.

Kimseye açıklama yapmak zorunda değilsiniz zaten herşey ortada seviyosunuz evleniyorsunuz.

Bizi taniyanlar cok sasirdi. Onlarin saskinliklarini bir kac cumle ile gidermek istiyoruz. Bu konuda sikilmayacaj dostlarimiz var, merak etmeyin

İnsanlara neden evlendiğinizi açıklamak zorunda değilsiniz bu 1.
Kendi yaptığınız seçimleri (insanlar neden genç yaşta evlenmeli) insanlara mutlak doğru ve tavsiye olarak sunmaya çalışmanız komik bu 2.
İdeal koşullar altında, zaten bir düğüne giden insanın "bu insanlar neden evleniyor" diye bir soru olmaması gerekir zira iki insanın evlenme nedeni birbirlerini seviyor olmalarından ibaret olmalıdır bu da 3.
Nihayetinde düğündür, bir miktar romantizm barındırsın. Kendi düğününüzü, "insanlar neden genç yaşta evlenmelidir"i savunarak ideolojinizi tartışma platformuna dönüştürmeyin derim.

Size sordugum sorunun disinda yorumlarinizi mesaj atabilirsiniz. Alt taraf kirlenmesin bu da 4.

ben garipsedim açıkçası.. 1 sene kalmış zaten, hemen evlenmeniz için nasıl bi sebep olabilir ki? "5 aydır beraberiz"den kastın eğer 5 aydır devam eden bi ilişki ise bunun evlilikle sonuçlanması zaten garip geldi.. gerekçelerinizi anlattığınızda düşüncem değişir mi onu da bilmiyorum

ama sonuçta, söylendiği gibi, siz ve aileler kabul ettikten sonra çevredekilerin ne düşündüğünün bi önemi yok tabi..

Ben olsam garipseyen ve arıza çıkartan insanları çağırmazdım.Siz eğlenirken aralarında fısırdayarak dedikodunuzu yapacak klasik kafalı kişileri davet etmeyin.

Düğünde bunun açıklaması olmaz olsada çok ilginç olur yani konferansta gibi hisseder millet kendini.

Davetiyelere ayet ve hadislerden oluşan bir açıklama yazabilirsiniz.

valla çok erken bence evlilik için hele öğrenciyken. yangından mal kaçırır gibi evlenmemek lazım tabi bunlar benim fikrim çok boşanan gördüm böyle evlenip. bunun ekonomik yükü var evi var suyu var doğalgazı var, var oğlu var.

düğün masraflarını siz mi karşılayacaksınız yoksa aileler mi? siz karşılayacaksanız, bence hiç bulaşmayın. gidin bir evlendirme dairesine, yakınlarınızı çağırın. yapın nikahı. bir de yemek verirsiniz yakınlarınıza aynı gece. olur biter. yani hem öğrenciyiz, borç almak istemiyoruz deyip hem de fantastik düğün arayışına girmek tutarsız oluyor biraz. çingene gibi sokakta düğün yapmayacaksınız, düğünle ilgili aklınıza gelecek her fikir size +1000 lira olarak girecek çünkü.

Bunu da dusunuyorum. Aileden almak istemiyorum, sanirim senin fikrini uygulayacagim.

ALLAH mutlu mesut bahtiyar etsin güzel kardeşim diyorum . ve sorununa cevap veremiyorum yer:istanbul

allah bir yastikta kocatsin.
ayrica isteyen istedigi yasta evlenir kime ne amk.

Milletin derdi huzur degil.. maddi kaygilar sizin beyninizi yemis lan.

farklı götüşte kasıt, erkek adam beyaz pantul giymez veya çok iyi de olur çok da güzel olur şeklindeki iki görüş.

@Adramelekh_, bence sen uyu ne dediğini anlamadım.

ben pek yakıştırmıyorum. ama giyen kişiye göre, ondaki duruşuna göre değişir tabi.

zengın gosterıyor bıraz

adramalekh ne diyon hacı? beyaz pantolon giyen kadını sormuyor, beyaz pantolon giyen erkeği soruyor adam.
beyaz pantolon giyen erkek hakkında "kesin biriyle yatmıştır, yollu, kötü yola düşmüş" diye kim düşünür ki?

madem heveslendin, git bir kac dene. begenirsen, kendine yakistirirsan al giy iste nolcak. birak millet ne düsünürse düsünsün.

yok illa fikrimi merak ediyosan (ki zevksiz oldugumu iddia edenler var, haberin olsun) ben pek sevmiyorum ama yakisana (mesela uzun boy, kavruk ten) yakisiyor.

pezevenk pantolonu gibi geliyor bana nedense.

erkek gözlemi olaraktan:
karşıdan gelen beyaz pantolonlu adam müslüm gürses değilse eğer;"bir pezevengin ortalama aylık geliri ne kadar lan acaba?" diye düşünürken buluyorum kendimi genelde.

Ben erkeklere beyaz-krem renklerini çok yakıştırıyorum ama sporluğundan emin olman lazım. Biraz klasiğe kaçsa kıro görünürsün.

benim var bi beyaz pantalonum, tatilde falan aksamlari giyiyorum hic de gozume batmadi bu zamana kadar, gerci sadece yaz aksamlari ve tatilde giyiyorum.

yatın varsa beyaz keten pantolon tamam.
yatçı değilsen olmaz.
yatçıysan ve 45 yaşın üzerinde, kocasından ayrılmış bir emmiysen, tam olur.
bu kritere uymuyorsan, büyük ihtimalle olmaz.

ama kendine yakıştırıyorsan neden giymeyesin?
hatta sırf canın istiyor diye giyebilmelisin bence. insanların ne düşündüğünden sana ne?!

edit: "kocasından ayrılmış emmi ne be?!?!?" ahahahaha deli sürçmüşüm. "karısından ayrılmış emmi" olacak o. hay allah!

"masör pantolonu" deriz biz arkadaşlarla..

beyaz pantolonu kadında da erkekte de sevmem... o derece ki kişiliği hakkında önyargıda bulunurum; ne bileyim, dümdüz, derinliksiz, inceliksiz biriymiş gibi gelir. haksız mıyım bilemem...

aslinda yazin beyaz giymemek acayip :) bence kesin yakisir, cunku belli ki goruntunuze duskunsunuz, gerekli bakimlari yapiyorsunuz. yalniz ustune tisort giymek yerine soyle acik renkli ama beyaz olmayan gomlek giyerseniz daha guzel olur.

polis kapiya gelirse ya da eve yazi gelirse haberin oluyor.

hemen dava açılmaz. gelirse soruşturma safhasında polis gelir. dava açılırsa turkiye.gov.tr'den de görebilirsiniz.

kapıya polis gelip ifade vermeye çağırıyor.

patlıcanda nikotin var diye biliyorum

patlıcanda nikotin var derler. ne kadar doğru bilmiyorum.

edit: 9 kilo patlıcanda 1 sigara kadar nikotin olurmuş.

patlıcan diye duyduydum.

edit: ohooo

patlıcan yiyerek nikotin ihtiyacı giderilir mi hiç yahu, akıl var mantık var. eğer bir şeyin içinde nikotin varsa zaten sağlığına zararlıdır, onun için sigaraya elternatif araman pek mantıklı değil. ama şöyle bir şey var;

(bkz: maraş otu)

9 kilo patlıcanda, bir çöp sigaradaki nikotin var. Dolayısıyla nikotin ihtiyacını patlıcandan karşılamak mümkün değil. Sigarayı önce beyinde bırakmak gerekir

not: profesörüm. :)

su iç dostum.

(bkz: elektronik sigara)

not: elektrik pokemonuyum

boğazını sürekli ıslak tutmak.
Not: eczacı kalfasıyım

nikotin bantları var

patlicanı farklı şekillerde kullanarak değişik alışkanlıklar edinilebilir .

@ground sandalyeden düşürdün

bişeyin içinde nikotin varsa zaten sağlığa zararlıdır ve sigaraya alternatif yapmak doğru değildir lafı tamamen yanlış. sigaranın içindeki zehirli maddelerden dolayı bırakıyoruz, nikotinden dolayı değil. zira sigara bırakmaya yardımcı tüm takviye maddelerinde nikotin vardır.
nikotin sakızı, nikotin bandı vs. sadece nikotin içerdikleri, zehirli madde içermedikleri için doktorlar tavsiye ediyor bunları.

@cereal killer güzel kardeşim çok yanlış düşünüyorsun. Burdaki mesele sigara bağımlılığı değil, nikotin bağımlılığı. Nikotin bağımlılığını nikotin alarak aşamazsın.
Sigarayı bırakmak konusunda en yetkin dalga için şöyle buyrun (bkz: zyban)

Ben bağımlılığı yenmekten filan bahsetmiyorum. Sigaranın içindeki zararlı ana maddenin nikotin olduğu mantığından bahsediyorum.

digarayı bırakığımda ilk günler sürekli uykum geliyordu esniyordum, elma iyi geliyor o kafa mallaşmasına. koca bir kase kabak çekirdeği filan iyi oluyor emekli stayla, elin boş durmuyor. çık dolaş hava al bir de. oturdukça canın sıkılıyor, canın sıkıldıkça bi tane yakasın geliyor.

zannedersem suyunu çektirmekten bahsediyorlar. yani biraz kaynatıp fazla suyunu buharlaştırıyorsun, bu sırada kaynarken sos da iyice pişip lezzetleniyor. yoksa cıldır cıldır sulu oluyor.

tahminim bu yönde.

edit: buzzlightyear'ın dediği daha doğru, daha mantıklı geldi.

ben hep pişen neyse o şeyin suyu alması olarak düşünmüşümdür onu.. pirinci suya koyarsın da suyu çekip şişer mesela.. çektirmek o tarz bi şeydir yani benim gözümde..

senin verdiğin örnekten de şöyle bi şey anladım:

sosun içinde bi süre bekletip ya da başka yöntemi varsa onu uygulayıp pişen şeyin sosu içine çekmesini sağlamak..

pişen şeyin su alması değildir. sosun ya da sıvının buharlaşarak kıvamının ve tadının yoğunlaştırılmasıdır. su gibi bir sıvıyı kaynatığ %50 oranında çektirirseniz, tabakta akmayacak, kıvamlı bir sos elde edebilirsiniz mesela.

ing. reduce

yani öyle süper bi hatun değil ama tatlı duruyor.

bence güzel değil.Vıcık vıcık yağ...

zeytinburnunda bunlardan dolu.

sevimli ve sempatik biri gibi.

japonların teni güzel olur. hatunun balık etlısı ıyıdır

gideri var seks varsa cıkılır

hastasiyiz dedeeee

biraz kilo verirse fena olmaz.

yazanları da sanırsın her gün adriyana lima sikiyolar amk. allah mesut bahtiyar etsin, tamamına erdirsin kardeşim. la sizin çocuklar çok tatlı olur :)

gayet de sevimli yalnız yaşı küçük gibi biraz sanki? problem olmasın sonra? bok atanları da sallama kıskançlıktan :) hem tek karar mercii sensin bu konuda unutma ;)

bence cok tatli bir yuzu var, dedigin gibi biraz tombis ama vucudunun kotu oldugunu sanmiyorum. asyalilar minyon olduklarindan biraz kilo alinca gosterir, ama bence sen bu hatuna asik olursun gorusurseniz :)

senden çok daha iyisini hakettiği kesin.
satın almadan önce fikir danıştığın bir ürün değil bu fotoğraftaki. insan bu. o açıdan uyumsuzsunuz.

@ cerealkiller
bence denizaya klasik erkek olarak gosteris yapiyor, heehee. izin verelim yapsin cocuk.

bazen bende rüyamda uyanmak isteyipte uyanamadığım zamanlar oluyor. annen baban çoook önceden gitseydi bu karanlık mevzusunu iyi olurmuş ama sen gene de bir git. faydalı olmayacaktır korkularınla yüzleşmelisin. elektrikler kesilince mumlarla mı evi donatıyorsun yakarsın evi bir gün

halüsinasyonların birçok nedeni olabilir. nöroloğa da gidebilirsiniz belki. o psikoloğa yönlendirir veya tam tersi.

lucid dreaming sizin durumunuzda bir korunma mekanizması olarak işliyor, bir çok insan bu faza gelebilmek için yıllarını harcıyor ama korku tetikleyeni yok çoğunda, beyniniz işbirliğine girmiş bunda bir problem yok.
ancak diğer kısımda hayalgücünüzün gerçekliği ile ilgili yanılsamanız ilerde daha ciddi bir sorun olarak karşınıza çıkabilir, psikolog değil de bir psikiyatri uzmanına görünürseniz daha uygun.

@uykusuz her gece karanlık mevzunu tam açıklığa kavuşturamamışım sanırım, tam olarak olmasa da bunu aştım denilebilir. karanlıktan şu an ben istemedikçe korkmuyorum diyebilirim. daha doğrusu kafamdan bir şeyler geçmiyor değil ancak onları bastırabiliyorum. elektrik falan kesildiğinde paniğe kapılmıyorum. ama bazen kendimi istediğimde dahi olsa bu denli korkutabiliyor olmamın normal olmadığını düşünüyorum.

mesela dün duyurudan korku dizisi tavsiyesi aldım "american horror story" den 3 bölüm izledim sonra orda gördüklerimi kafamdan geçirmemeye çalışarak uyudum. onları düşünsem uyumam çok zor olabilirdi. daha doğrusu yıllar içerisinde kendimi sakinleştirecek ve onların gerçek olmadığına inandıracak yöntemler buldum. bunlarla rahat ediyorum.

@ermanen halüsinasyonlar yaş 4-5 te kaldı onları o zamandan beri görmüyorum. ama korkularımın temelinde yani her şeyi başlatan onlardı diye düşünüyorum.

@want2die işte bu çocukken beni çok korkutan olay olarak ilk hatırlayabildiğim şey bu halüsinasyonlar.

psikoloğa görünsen çok iyi olur yani çocukluktanmı bişey söyleyemeyiz bence ama izlediklerinle ilgili değil yani seni korkutacak şeyi sen yaratıyosan, bişeyleri izlememek, seni korkutacağnı düşündüğün olaylara bakmamak senin için maalesef çözüm olmuyo,kesinlikle görün bence

ben de bir ara karanlıktan korkardım küçükken. ilkokuldayken koridorda siyahlar içinde cüce tipli bir şey görmüştüm. özellikle o beni çok ürkütmüştü. sık sık da evde yalnız kalıyordum. "ben onlardan değil, onlar benden korksun >=)" moduna girdim sonradan. bayağı da işime yaramıştı o yöntem. tabi senin durumun daha ciddi gibi. ne olur olmaz bir doktora görün bence.

@devils trill işte ben de zamanla kendime bahsettiğiniz türden yöntemler buldum. onların gerçek olmadığı, ya da filmlerde gördüklerimle ilgili olsa bile filmlerde hep iyilerin kazandığı(çocukluk işte) vs. gibi. şimdi ise özellikle üzerlerine giderek çözmeye çalışıyorum. "ne olacaksa olsun" mantığı gibi diyebiliriz.

Çocukların hayal gücü gelişmiş olur, malum. O yaşlarda, vaktimizin neredeyse tamamını hayal dünyasında geçiriyoruz. Evcilik oynarken boş tabaktan hayali yemek yersin, hayali misafirlerin olur vs. Bunlar gündelik hayatın önemli bir parçası olunca, istemdışı olarak da birşeyler hayal etmek mümkün oluyor.
Ama halüsinasyon tabii biraz farklı. Yani böyle bir ruh halinde değilken, kafanızda bir şeyler yaratmaya çalışmıyorken aniden varolmayan bir şey görmek çok da normal değildir. Bu yüzden uyumaya korkmak da normal ve malesef bir kısır döngüye yol açıyor. Çünkü kalitesiz uyku ve uyku eksikliği halüsinasyonu tetikler. Karanlık olmayan ortamda da zaten pek kaliteli uyku uyunmaz. O yüzden belki de normal şartlar altında fazla büyümeyecek bir hayal ya da korku, sizin için devam eden bir halüsinasyona dönüşmüş olabilir.

Lucid dreaming yaşamanız da bu konuyla bağlantılı olabilir. Genellikle korkan çocuklar, yatakta kıpırdamadan yatarlar. Hareket etmeye korkarlar. Uzun süre kıpırdamadan yatarak uykuya dalmak, lucid dream olayını tetikleyen bişeydir. Rüya görmeye hazır olup olmadığınızı anlamak için beyniniz vücudunuzda bikaç kontrol yapar. Ufak bi kaşıntı ya da bi gıdıklanma. Eğer elinizi uzatıp orayı kaşırsanız, vücudunuz haa uyanıktır ve rüya görmeye hazır değilsinizdir. Rüya görürken güvende olabilmeniz için vücudun kapatılması gerekir yoksa rüyanızda yaşadıklarınızı vücudunuza yansıtıp uykunzda hareket ederek kendinize zarar verebilirsiniz.

Bence çok canlı bir hayal gücünüz var çocukken yaşadığınız korkular yüzünden bu hayatınızı olumsuz etkiliyor. Eğer küçükken, bu korkularınız ile ilgili en azından birisi sizinle konuşsaydı belki aşardınız ama bu şekilde devam etmiş. Ciddi bir sorununuz olduğun düşünmüyorum ama günlük hayatınızı zora sokan bir durumsa bir psikoloğa gidin.

valla hacu, bende evde tekken felan korkardım karanlık vs. olaylarından.
en sonunda elime aldım sopayı hergün gelin ulan siz kimsiniz felan gibi laflarla sopayı sallayıp evin tüm odalarını dolaşıp kendimi rahatlattım.

resmen 2 sayfa yazmışım cevap diye. sildim. bugün, gün içinde, uzun versiyon cevap vereceğim.

ama şöyle diyeyim:
o yaşta gördüklerinizin halüsinasyon olduğuna nasıl kanaat getidiniz?

ve hayır o "halüsinasyon" olduğunu düşündüğünüz şeyler bir şeyin nedeninden önce sonucudurlar. algısal olarak bir farklılık olabilir. ama uyku bozuklukları uzmanı olan psikiatrlar mevcut artık. mesela erenköy ruh sinir'de var. devlat hast. ve online randevu alabiliyorsunuz. danışırsınız en kötü. kaybedecek hiçççbir şeyiniz olmaz. dediğim gibi uzun versiyonu ya özelden ya da buradan atacağım.
iyi sabahlar.

hacı sen bir doktora görün derim,
bazı korkuların normal yani çoğu insan karanlıktan korkar falan ama çok az insan bir başka yaratık hayal eder.
sen kendi hayal dünyanda tehlike yaratıyorsun sanki.
deli falan değilsin hemen yardırmışsın sende.

Dünyada sadece insanlar, onlar da çoğunlukla sen izin verirsen senin canını yakabiliyorlar. Burada tecavüz, taciz, saldırı gibi durumları hariç tutuyorum. Senden bağımsız olarak da başına kötü şeyler gelebiliyor. Ama yine insandan.
Bulundukları yerden dolayı insanlar bombalanıyor, parçalanıyor ve ölüyorlar. Dünyada böyle şeyler oluyor, cepte.

Gerçeklerin canı cehenneme; ama realist bakacak olursan, o karaltının ya da korkuluhikayelerin sana yapabilecekleri pek de bir şey de yok. Ne yapabilirler? Cidden soruyorum, ne yapabilirler sana? Cevap ver yani!!11
pukka212'nin yöntemi gibi bir yöntem de deneyebilirsin. Kendi yöntemini geliştirebilirsin. ama bence bu uykudan verim almayan ve kendini bastıran hal ancak bir yere kadar devam edebilir. vücudun yoruluyor bir kere.

Sabah dediğimi tekrar söylüyorum: 4-5 yaş bunların halüsinasyon olarak nitelendirilmesi için çok ama çok erken bence. gördüğün şeyin net bir suratı, fiziksel şekli vs. var mıydı desem muhtemelen karaltıda kalacağız.

Yalnızca ışık meselesi veya karaltı değil; ben yatağımın, koltukların, masanın altlarında; yani göremediğim her boşlukta bir şey olduğunu düşünüyordum. Şu anda bu çok saçma geliyor bana, ama inan ki 5 sene önceye kadar devam ediyordu. Ama göremediğim yerlere gidip, bakınca gördüm ki orası sadece boş, ya da öyle tozlu ki temizlik vakti gelmiş! Temizlik vaktinin geldiğini görünce, yüzyıllardır bu dünyayı terk edememiş hayaletten daha çok üzülüyordum!

Karanlıkta uyumayı hiçbir zaman sevmedim. 16 ve 19 yaşımda, gece yarısı çığlık atarak ve odada karaltı olduğunu sanarak uyandım. İkisinde de bir şey yoktu. İkisi de kuzenlerimde kalırken oldu. Tehdit edici bir ortam da yoktu yani. uyku-uyanıklık arasında benim hayallerim, gerçekliğe taştı yanlışlıkla muhtemelen. Zaten sabah uyumaya başlayınca ışığa da lüzum kalmadı sonraki senelerde.

Sana dönersek; içine mi saklanıp seni yönetecekler? bilimsel açıdan var olamayan ve sana ancak parazit veya simbiyotik şekilde yapışırsa var olabilecek bir entite ya da varlığı, sen alt edemez misin? yani bu karaltı gerçek değil. ama olsaydı ve sana dadansaydı bile ne yapardı en fazla? ve bu senin canını yakabilir miydi?
hayır.
en kötü ihtimalle gücünü toplayıp, tekrar benliğini ele geçirirdin. Birileri de bu hikayeyle ilgili roman yazardı veya film çekerdi. Bir çeşit hero olurdun.

Çocukluğumdan beri anlatması 1 saat süren rüya veya kabuslar görürürüm. çok değişik şeyler görürüm. Ve bunlar bana gerçekten ilham veriyorlar.
Özetle ben bu konuda bir şekilde "düzeldim". Dürüst bir şekilde, "nasıl oldu da geçti" diye kendimi değerlendirecek olursam, kabataslak beni değiştiren faktörleri şöyle sıralarım:

1. dinsizin hakkından gelen imansız olmak
ortaokulda tasavvuf ve budizmle ilgiliyken, orta sona doğru teenage ateist oldum. Lisede önce deist, sonra zaman içinde agnostik oldum. Şu anda agnostic theism dışında, en.wikipedia.org burada belirtilen agnostisizm türlerinin hepsinden hoşlanabiliyorum.
İşin teolojik boyutu bu. Tabii bu felsefik anlamda da bir kuşkucukluk ve akademik anlamda bir gerçekçilikle beraber daha da büyüyor.
Yani geniş anlamda dünyaya, dünyadaki gerçek gelen şeylerle ilintilenerek devam ederken; hayal gücüme, hayal gücümle felsefik, düşünsel, limitsiz bir alan tanıyorum. Şimdi burada böyle konuşuyorum ya mesela; etrafımdaki insanlara fauxhumanitas nasıl birisi desinler ilk söyleyecekleri şeylerden biri hep hayalgücümle ilgili olur, ve kesinlikle hayal aleminde yaşadığımı belirtirler. Ha ben kendim gibi dreamer insanlarla arkadaş olduğum için bazıları bunu söylemeye gerek bile duymayacaktır, o ayrı.

2. Kendimden daha zayıf bir varlık olarak kedi
Bu kesinlikle çok etkili. Çünkü kediler her sesi duyarlar. Her şeye bakarlar, incelerler, yanına gidip, tatbik ederler, koklarlar. Bir kedi için tipiktir: oturduğu yerden kulağını sesin geldiği yere çevirir; incelemeye gerek bir şey varsa gider, yerinde inceleme yapar. Pisiş, kedim, bana bir çok şey öğrettiği gibi, seslerin somut nedenlerden kaynaklandığını da öğretti. Bence aşırı etkisi var. Senden bu denli güçsüz bir varlığın bu kadar cesur olduğunu görünce bi' feyz alıyorsun, yaka ilikliyorsun.

Ama sonra öldü. Mesela ölümü tamamıyla atlatmak değil belki, her ölüm iz bırakır ama; ölümünü genel itibari ile atlatmam 6-7 ay sürdü. Bu mesele o kadar reel, gerçek, realist, olan, olmuş, bitmiş bir şeydi ki; anlamam çok uzun zaman aldı. Ölümü anlamam çok zordu. Ve ben ölmüş halini görme şansına sahip olmadığım için, bir çeşit ölümle helalleşme faslını da yaşayamadım. Ama şu anda dünyada en nefret ettiğim şeyler yaşlanmak ve ölüm. Çünkü gerçekten bu ikisi hiçbir şekilde kontrolümde değil. Korkacak olsaydım bu iki, kişiye kayıtsız ve mimiksiz şeye korkardım. Ama korkacak yerim yok şu an.

3. Doctor Who
Aklına gelebilecek, küçük bir çocukken (-den beri) korkabileceğin her türlü öcüyü işlediler. Buradan Russell T. Davies ve Steven Moffatt'a sonsuz şükranlarımı bir kere daha, bu sefer bu konuyla ilgili sunuyorum. İnanılmaz bir meditasyon olabilir bence. Davies'in başta olduğu bölümlerde resmen hümanist yaklaşımıyla öcülere sempati kazanmanı sağlıyor. ONLAR DA Bİ CAN TABİ!!!111 diyorsun içinden ahahha

Ciddiyim. Çok güzel, izle. Senaryo, sanat yönetimi + kostüm, sinematoğrafi falan da harika.
Ben mesela aynalardan tedirgin olurken, olayı yatak odama, sokaktan bulduğumuz gizemli bir aynayı koymaya kadar vardırdım. Hani o gözünü kaçırdığın an orada bir şey sana bakıyor olacak gibi geliyor, ya da kapıyı açmadan önce gözetleme deliğinden bakarsın, bir çift kırmız göz sana bakacak ya... o da olmuyor. Bakmıyor. Aynada sen kendine bakıyorsun. Binlerce kez o an dönüp baktığımda, aynada bana geri bakan tek şey kendimdim. Kim o dediğinde de kimse olmuyor. Kapının arkasında da küçük bir cin oturmuyor. Keşke olsaydı dedim bir keresinde kendime, hayat daha eğlenceli olurdu. Ama yoklar ne yazık ki...

Neden kendimden örnekler veriyorum? Çünkü muhtemelen korktuğun yerlerin çocuğunu araştırdım, inceledim, kurcaladım. Buraların üzerine gittim. Yani yapılabilecek her şeyi yaptım, her yere baktım bu gizli vatandaşları bulmak için, ama tüm samimiyetimle söylüyorum yoklar.

Diğer şeyler:

Sabah yazdığım yazıda açıklamalar yapmışım işin psikolojik geçmişine dair, bunlara gerek olduğunu düşünmüyorum. Nasıl olsa bir PSİ insanına danışacaksın. Onlar daha iyi yönlendirirler diye umuyorum. Ama yine de çıldırık anlarında kendini bu mesajı atarken yaptığın gibi ifade et diyebilirim. İçinde kur kur yapacağına: ses çıkart, seslendir, huzursuz olduğunu söyle. Kimseye anlatamıyorsan, kendine anlat. Gerçekliğe geçip, dilsel olarak ifade etmen rahatlatıcı olacak, buna çok inanıyorum. Türlü psikanalitik nedenlerle inanıyorum, bunları sana açıklamama gerek yok. Uzun.

American Horror Story'i beğendin bence. Anlatım şekline bak mesela onun da... Bütün korku hikayeleri aslında sadece senin algılarınla oynar: yani eğer bir lastikse, bunun limitlerini zorlar veya esnetir. Net olarak algıladığını düşündüğün tüm nesnelere anlamı sen yüklüyorsun. Aynı şekilde anlamlarını onlardan alabilirsin de (bence Sartre - Bulantı yı okuyabilirsin, hoşuna gidebilir). Nesnelerin ve şeylerin, istemsiz olarak, anlamlarını en iyi yitirdikleri yer uyku bence. Renkler, şekiller bir şey ifade etmez aslında. Ve tam o noktada, aslında algının da kıyısında olursun. Tabii ki de sen sürekli o kıyı çizgisini aşmayıp, güvenli alanda kalmak için derin uykuya geçemiyor gibisin. Ama ona bedeninin ihtiyacı var. yani gerçekte (çok büyük ihtimalle) var olmayan bir korku nesnesinden dolayı sen kendi kendine fiziksel zarar vermiş oluyorsun. Ayrıca rüya görmek bence çok eğlenceli. Gerçek bir dreamer rüyasız olur muymuş?! Rüya/kabus iyidir. İçinde neye sıkıldığın ayan beyan ortaya çıkıyor, yeter ki rüyalarındaki sinemaya arada uğra.

Burada son kez şunu soracağım: gerçek olsalardı ne değişirdi? Bir kaç kere bastırmayıp, üzerine gidince ne oluyor? Bir denesen ya? Ben senden 1-2 yaş küçükken buna sardığımda, bir şey olmadığın gördükçe mesele ilgimi yitirdi.
Biraz H.P. Lovecraft da okuyabilirsin. Tırsaklığını besler, anlatım dili de güzeldir, namnam.

Çok güzel anlatmışsın bence yaşadığın durumu, biraz empati kurdum ve çok sevimli geldi hikayen. Umarım kendini nasıl iyi hissedersen öyle devam eder her şey.

Sonnot:
İlla psikolog istiyorsan da, psikiatr arıyorsan da; adam gibi bir psikanalist bulacaksan da mutlaka verdikleri akademik çalışmalara ve çalışma alanlarına da bak. Google'da arat. Çünkü birazcık zeki birisinin, en az kendisi kadar zeki olmayan birine bir şeyler danışması kadar saçma bir şey olamaz.

@fauxhumanitas Öncelikle gerçekten zaman ayırıp bu kadar ayrıntılı ve uzun bir cevap yazdığın için teşekkür ederim.

Zaten o zamandan beri benim kendimi rahatlatma yöntemim dediğin gibi onların bana bir şey yapamayacağı üzerine kurulu. Bu kadar uzun süre bu tür bir şeyden korkmamaya çalıştığında ister istemez bir süre sonra korkunun da azalmasıyla insan sürekli kendini kasmayı bırakıyor. Yani demek istediğim 24 saat kafamdan "korkmamalıyım, korkmamalıyım, korkmamalıyım" diye kafamdan geçirerek gezmiyorum, alıştım.

4-5 yaş halüsinasyonlarına(ya da her neyse) gelecek olursak, onlar sandığın kadar basit şeyler değildi. Odanın kapısının hemen yanında sürekli oturan yaşlı bir kadın, elinde bir trampet var, üstünde garip bir kıyafet. Yani bu kadar netti. Onun dışında kadının fareleri falan filan vardı onları görüyordum. Ben çocukken baya baya hastanelikmişim sanırım yani anlayacağın :D

Ben çığlık atarak uyanma meselesini bahsettiğim gibi kaç yaşına kadar yaşadığımı bilmiyorum bu yine 4-12(belki daha uzun) yaş arası falan sanırım. Ama benim attığım çığlığın nedeni gece uyandığımda etrafın karanlık olmasıydı. Korkudan yorganın içinden çıkamaz içeridekilere bağırırdım, onlar gelir ışığı açarlardı. Yaş ilerledikçe yavaş yavaş korka korka da olsa ışığı açmaya kendim gitmeye alıştım. İşte zamanla da bu günlere gelmiş olduk.

1. Din konusunda düşüncelerimiz hemen hemen aynı diyebilirim.

2. Yıllar boyu annem allerjisi dolayısıyla eve balık dışında en ufak bir hayvan aldırmış değil. Ki hayvanları çok severim ve çok istemiştim almayı.

3. Dr. Who'yu baştan sona düzenli olarak izlemedim. Televizyonda denk geldikçe çok nadir izledim. Gerçi nerden baksan öyle ailenin yanında 15-20 dk izlemek dışında 2-3 yıldır televizyon izlemiyorum. Bilgisayar genel olarak.

Rüya konusuna gelecek olursak bu aralar azalmış olsa da rüya görmekten ben de çok büyük keyif alıyorum. Lucid Dream gayet insanın ufkunu genişletici bir şey. Benim kendimi uyandırarak kabusa dönüşecek rüyaları durdurmam çok gerilerde kaldı çünkü sanırım yine uyandırmam yüzünden artık hiç kabus görmüyorum. Görsem yine uyanır mıyım bilmiyorum duruma göre karar veririm sanırım.

Benim rüyalar öyle pek sanıdığın gibi neye sıkıldığımı ortaya çıkaracak türden değiller. Genelde benim rüyalarımda olağan üstü hiçbir şey olmuyor lucid dream'de genelde olduğu gibi. Şöyle düşün, seni bir anda bir sokağın ortasına atıyorlar. Hiç tanımadığın bir yer. Bir sürü insan seni hiç takmadan günlük yaşamlarına devam ediyorlar. Şu an bunları yazarken oturduğum yerde ne düşünüyorsam, orada da aynılarını düşünebiliyor ve istediğimi yapabiliyorum. Bir nevi rüyalarda yaşadığın 2. bir hayat gibi oluyor. Tabi çok sınırları zorlarsam uyanmam uzun sürmüyor ki insan farkediyor ne zaman uyanacağını.

Tekrar bu kadar uğraştığın için teşekkür ederim. Dün akşam cevap yazmaya fırsat bulamadım telefondan bir tik atabildim yalnızca.

işine yaradıysa sevinirim.
doktora gidince haber verebilir misin? yapacağı yorumu çok merak ediyorum.

bir de halüsinasyon diye adlandırdığın şeylere yapacağı yorumu çok merak ediyorum.

şu aralar yaz okulu falan derken çok vaktim yok yazın sonuna doğru gitmeyi düşünüyorum

Bir dakikanızı alabilir miyim ile başlayan cümleler.

Çünkü o da beni sevmiyor.

Greenpeace'yi değilde taksimde ikide bir yakama yapışıp kart bilgileri almaya çalışan anketörlerini sevmiyorum.

yukarıdakilere ek olarak, türkiye'deki kampanyalarını da sığ buluyorum. sizinki kaç santim falan hiç olmamıştı. reklamcı kafasında gönüllülük ilkesiyle işleyen organizasyon olmaz.

samimiyetsiz bulunmalarının sebebi sokaktaki o elemanların günlük yevmiye ile çalışması olabilir. prim de alıyor olabilirler tam bir bilgim yok.

aslında tek dertleri komisyon olan tipleri sokaklara salıp milleti spamlamalarına göz yumdukları için.

komisyon almıyolarsa bile sinir bozucu yanlış anlaşılmasın.

gelişmiş ülkelerin maşalığını yapıyorlar nükleer konusunda özellikle. rekabet için korkunç büyüklükteki yatırımları yapın nükleerden uzak durun deniyor( brim zaman enerji maliyeti farkından bahsediyorum yoksa rüzgara güneşe hayır dediğim yok sadece ilk yatırım maliyetleri çok yüksek bunların) ingiltere ya da fransa almanya abd hele hele çin hindistan gibi yerlere gidin onları engelleyin amk. fransa nükleer enerji sikiyle daha bayıra çıkacak nerdeyse elektriğinin %60 70 i nükleerden gelmiş türkiyenin bir tane nükleer santrali olmasın diye canlarını dişine takmışlar. ben ultra samimiyetsiz ve kötü niyetli buluyorum. kredi kartı istemeleri her ay haraç kesmeye kalkmaları ısrarla aramaları nefret ettirdi iyice.

Bir çok greenpeace üyesi cahil olduğu için. Evet belki üniversite okumuş olabilirler fakat savundukları şeyler hakkında bilgileri çok yok... EN basitinden mersin akkyuy'ya yapılacak olan nükleer santrali protesto edenler , baraj yapılsın, rüzgar tirbüni yapılsın, dalga enerjisi kullanılsın gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını savunuyorlar... fakat bir çoğu bilmiyor ki nükleer santral patlamadığı sürece ... ki zor bir ihtimal. doğaya onlardan daha az zarar veriyor...

Gün içinde üye yapmaya çalıştıkları ilk 2 kişinin vereceği para sokaktaki ekibin günlük ücretine dönüşüyor, bana komik ve saçma geliyor.

En son bunlarda çalışan olmanın günlük ücretleri 30 lira falandı, üyelik de 15 liraydı.

want2 die kusura bakma ama sırf maden çıkartmak istiyor diye 500 senelik ormanı kesmek isteyen adam orospu çocuğunun önde gidenidir.

www.yuksekovahaber.com

şunun gibi örnekleri görünce madencilere ana bacı sövesim geliyor. türkiye gibi ülkelerde özellikle umursamazlık almış başını gidiyor yatırım yapması gerekirken ucuza kaçan şahsiyetsizlerle dolu ülke. o ormanı yok ettikten sonra çıkacak madenin amk .

www.chp.org.tr

amerikanın oyunları hep bunlar

o zaman bi zahmet nikelini siktirsin başka yerden çıkartsın türkiyeye zırnık faydası yok madeni çıkartmalarının ama öküzlük bizde böyle el altından yabancılara -gerçi yerliside fark etmez- peşkeş çekilmeye bile gık demiyoruz.

dürüst davranmadıkları için.

Atmosferdeki kirliligin yuzde kirkini tek basina yaratan abd tarafindan finanse edildigi icin.

senelerce hem gönüllü hem paralı çalıştım, hiçbir esprisini görmedim. 4 sene önce senelik bütçeleri 400 milyon dolar civarıydı, o parayla ne yaptıkları belli değil.

Kaliteli espiri yapanı çok az. 1 tane buldum o da kız arkadaşımdı :)

varlar ama nesilleri tükenmek üzere.

ben varım mesela
kaliteli espri yaptığımı söylerler
zaman zaman da iğrençsin derler :/

neira +1

çok gördüm kaliteli esprisini ama arada sapıttığı da oluyor :)

neira hatun muydu?

çok iyi espriler yapan bir dolu erkek arkadaşım olduğu halde aynı seviyede espri yapabilen hiç kız arkadaşım yok. tanımadım da öyle birini. ha ben iyi espriler mi yapıyorum? yoo. ama durum bu. bunu sözlükte yazdığın zaman da adamı yerden yere vuruyorlar. sanki aşağılıyoruz kadınları. yok işte olum biz ne yapalım.

@kredi_karti neira erkek..ayak yapıyor dallama ;) incici o

Yok.Erkek de yok.

sadece letonya'dan böyle bir arkadaşım oldu

bu arada neira benim, o fake

strap on u takinca yapabiliyorum yoksa tik yok, hey allam yarabbim...

benim cevremde var fazlaca, bel alti espri yapan bile var.

var benim bir tane. gülmekten altıma sıçıyorum onun yanında. şimdi kadınların neden kendilerini güldüren erkeklerden hoşlandıklarını çok iyi anlıyorum.

az sayıda var.
aslında bu kadının espri yeteneği kadar karşınızdaki kadınla ne kadar espri üretilebilir muhabbet kurduğunuza bağlı.

mavicorap'ın şakasına gülen var mı beyler?

espri yapmak da bi yaratma işidir. yaratmak da arthur koestler abimize göre, birbirinden bağımsız iki düşünce matrisini başka bir düşünce matrisinde birleştirebilmektir. ancak yaratırken, yaratan muazzam bir şeye tanık olur; espri yaparken işi bilinçaltı yapar. beynimizdeki binlerce düşünce matrisi, aynı kumar makinesindeki semboller gibin (la bilemedim o zımbırtının adını) biz farkında olmadan bu düşünce matrislerini birleştirir ve yeni gerçeklikler, yeni düşünce matrisleri ihtimallerini ortaya koyar. tüm bu senaryolar bilinçaltından bilinç üstüne gelerek mantık süzgecinden geçip beyin efendi tarafından onaylandıktan sonra ağzımızdan lakırdı olarak dökülür. bu işin zevkli yanı, tüm bunların, espriyi yapana da süprizli ve komikli gelmesidir işte. misal, kötü espri yapanlarda yukarıda bahsettiğim süreçlerin en az birinde bi aksaklık vardır genellikle. no offence.

dolayısıyla, en basitinden prenses sendromuyla yetiştirilmiş kızlara nazaran erkeklerde, farklı kombinler şeklinde eşleştirme yapabilecek daha fazla düşünce matrisi bulunduğundan..........

lan galiba ben yalnız ölcem.
napıyorum amk :/

varlar hemde baya çoklar. etrafını değiştir.

sen hayatında espri yapabilen kadınla tanışmadıysan acilen bulunuğun ortamdan kaç. şehrini filan terk et. espri yapabilen kadın gören var mı nedir ya? nerde yaşıyosun sen? yazık sana.

3 yıl sonra başlık hortladı, heyt be.

Boşver abi, ütopik olaylar bunlar.

video çek, rusça altyazı koy. yayılmasını sağla.

yaz aşkı.. geçiyor.

tr.bravofly.com 199Tl'ye hemen uçabilirsin(indirimli).

craigslist i hic duymadin mi

"izvinite krasivaya devuşka, davayte paznakomimsiya, minya zavut godfrey, a kak vaz zavut" deseydin bunlar başına gelmezdi kardeş.

türkçesi çok ayıca, çeviriyorum: "pardon güzel bayan, hadi tanışalım, ben godfrey, sizin adınız ne?"

abi bence boşver, aynı şey okulun bitmesine 1 hafta kala benim başıma geldi, ben senin gibi yapmadım ve hatta sevgili olduk. şimdi arada sırada facebook'tan konuşup skype yapıyoruz, sömestrda belki görüşücez, olmazsa yazın falan. pek de mantıklı değil yani.

ya allaşkına bu mudur gerçekten aşk? bu yaz aşkı bile olamaz, sadece gördüğünüz güzel bişeyden etkilenmişsiniz. hakkına hiçbişey bilmiyorsunuz. belki psikopat, belki çok aptal, belki ırkçı, belki gıcık ne bileyim... güzel gözü var diye aşık olunur mu...

Kadın olsam çirkin olurdum kimse bana bakmazdı :))))

"ben kadın olsam kesin orospu olurdum"

amacına ulaştın. uyu artık.

erkek olsam çılgınlarcasına sevişirdim.

her gece her gece seks yapardım.

kadınım, 27 yim hala bakireyim çıldırcam yaaaa :(((((( erkekler çok şanslı bu konuda

"ben kadin olsam bitane çantam bı tane ojem olurdu aq.kapalimi olurdum açık mı ona karar veremedim ya tam yollu olurdum Yada el değmemiş bakire aQ."

bu cümleden "kapalılar el değmemiş, saf, temiz olurken açıklar yollu, kaşar olurlar" mantığını çıkartabilir miyiz bi onu söyle bakiim hele?

kadın olsam kürtaj yasağına hayır mitingine katılırdım.

erkek olsam çok pis ga.......
öle

erkek olsam kadın olurdum.

erkek kıyafetleri hiç güzel değil çeşit yok bişi yok.

erkek olsam kesin orospu olurdum.

Kadin olsam gosterip vermezdim ve butun erkeklere kardesim muamelesi yapardim

kadın olsam çok güzel olurdum ya. erkekken de güzelim zaten sorun orda. kimseye de yüz vermezdim valla. şu halimle bi tane kızı beğenebildim. hatun olsam hiç bir erkeğe yüz vermezdim.

haaa bir de, erkek olsam 45 yaşına kadar evlenmezdim. hayatımı doya doya yaşar her çiçekten bir bal alır cinselliği doruklarında yaşardım. sonra evlenir 50 imde de çocuk yapardım.

bu arada yesilimtrak yazılmaya ihtiyacım yok gerçekten ihtiyacım olan seks ve tabular, yasaklar yüzünden ve bu aptal muahafazakar yapı yüzünden yaşayamıyorum işte.. avrupa'da doğsam şanslıydım cinsellikte ama tr.de doğdum. olan kadına oluyo.

@leni olayı başka yere çekme hocam

ben kendi dusumcemi soyledim" her açık orospu,her kapalı da namuslu olmuyor",daha kac kez bu muhabbeti yapacağız

ben kapalımı açık mı olurdum,istediğimle yatar yoksa bakiremi gezerdim ona karar veremedim

sen nesin ne olurdun bı onu söylede görelim.bu lafa içerledigne göre kadınsin anlaşılan

@sedefcim,
bir kadin olarak da "çılgınlarcasına sevişip,
her gece her gece seks" yapabilirsin. bunun icin illa erkek olmaya gerek yok.

Kadın olsam;erkeklere umut verip sonra sırtımı çevirmezdim.sevmiyosam sevmiyorum derdim.ego peşinde koşmazdım.şayet kadınlar bu söylediğimi yapıyolar bize ve bizde salak gibi yiyoruz her seferinde :(

kadın olsam, hemcins arkadaşlarımın beyniyle değil kendi beynimle hareket etme konusuna özen gösterirdim. bir çok hemcinsimden farklı olurdum bu konuda.

kadın olsam köpeğimin olurdunuz lan bütün zaaflarınızı biliyorum

ben kadın olsam x olurdum beyanlarını erkek kafasıyla verdiğiniz için bunlar tamamen saçmalık. kadın olsan kadın kafasıyla düşünecektin. erkek kafandaki kadının nasıl olması gerektiği mantığıyla karar vermeyecektin.
bana piyango çıksa bütün fakirlere dağıtırdım samimiyetsizliği var bu örneklerde.
kadın olsan nasıl olurdun, ne yapardın bunu bilmen imkansız.

@bysb, hayır erkeğim. (niye belirtme gereği duyduysam artık).

"ben kadın olsam..." diye başlayan cümlende herhangi bir virgül nokta falan kullanmadığın için cümle öyle anlaşılıyor kötü yerlere çekme niyetinde değilim konuyu.

var abi. ama çok az. 1 tane adam tanıyorum. aile babası,ülkücü, 5 vakit namaz kılan bir adam. ben de farkettim genelleme yapmıyorum ama geneli anlattığın gibi küfredilecek adamlar.

4. paragrafta saydıgın sıfatları tasıyıp polis olamayanlar minibüsçü oluyor pampa

var abi. hem de harem-gebze hattında. on numara bi insan. burdan ismini ve plakasını da verirdim ama kendisine sormam lazım

turk olanina rastlarsan duzgununu gorebilirsin.

genç ve orta yaş olanlar tam pezevenk. hemen hemen hepsi ama bazıları var şeker gibi adamlar. bunların ortak özelliği yaşlı olmaları.

genç ve orta yaş olanlar tam pezevenk. hemen hemen hepsi ama bazıları var şeker gibi adamlar, bunlar da yaşlı oluyor genelde zaten.

Minibüs işi hakikatten de oldukça karlı bir iş. bazı yerlerde tekel gibiler. otobüsün saatlik ya da programsız olduğu yerlerde ise krallar. inanılmaz paralar dönüyor bu piyasada. bir minibüs hattının milyonlarca lira olduğunu da eklersek ne demek istediğimi daha iyi anlamış olursun.

hattın sahipleri bu ranttan olabildiğince kar elde etmek istiyorlar. bu adamlar bir şekilde köşe olmuşlar zamanında. trilyonluk adam sabah akşam direksiyon sallamayacağı için yerine kendisini kazıklamaya cesaret edemeyecek, hatta belki akıl edemeyecek birisini koyuyor direksiyona. yarım akıllı, korkak ve terbiyesiz adamlar tarafından kullanılıyor yani o minibüs. hal böyle olunca da ortada çirkin manzaralar oluşabiliyor.

o adam günlük 30 ya da 40 liraya çalışıyor günlük, hem de sigortasız. ortaya çirkefliğini koyarak ayakta aldığı her yolcu onun için ekstra bir kazanç. bir seferinde bir taksi şöförü ile konuşmuştum eski dolmuşçuymuş. kovulmuş ama bundan bin pişman, 4-5 sene önce günlük 20 liraya anlaşmış aracın sahibiyle ama o günde 200 lira alıyormuş. sonra evleneceğim ayağına 300 yapınca kovulmuş. 200 ne demek ya, günlük 200 lira. onun için ben bile ayakta yolcu alabilirdim yani.

son olarak, evet hepsi oldukça iğrenç insanlar. ama inan aralarında sıyrılanlar da var; www.eksisozluk.com

Tanıdığım hiç minibüsçü yok :)

tanıdığım minibüsçü yok ama minibüsçülerin default olarak kötü insanlar olması gibi bir genelleme mantıklı gelmiyor dolayısıyla, minibüs şoförlüğünün nasıl bir iş olduğunu düşünerek bu insanlar hakkında aşağı yukarı bir profile ulaşmaya çalışabiliriz.

belli bir eğitim ve beceri gerektirmez.
büyük ihtimalle çok karlı değildir.
yorucu ve yüksek stresli bir iştir. (tüm gün aynı rotada git-gel araç kullanmak, trafik)
kolay kolay zevk alınarak yapılacak, tatmin verecek bir iş değildir.

daha iyi iş seçenekleri olan bir insanın bu mesleği seçmeyeceğini var sayarak, minibüs şoförlerinin daha iyi bir işte çalışma imkanı bulunmayan insanlar olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. yani büyük ihtimalle fazla vasfı olmayan biri olduğunu düşünebiliriz.
bu da, eğitim seviyesinin ya da kabiliyetlerin düşük olduğunu gösterir.
bu durumda, daha iyi bir seçeneği olmayan bu insanların çoğunun mutsuz olduğunu da düşünebiliriz.
hem mutsuz, hem düşünsel yetisi ve eğitimi çok gelişmemiş olan birinin, yüksek stresli bir işte çalışması söz konusu. bu insanın stresini yönetemiyor olması beklenen bir şeydir. stresini yönetemeyen insanlar çok kolay zararlı, tutarsız ya da saldırgan insanlara dönüşebilirler.

bi kere klasik muzik calan bi dolmusa bindim hayatimin donum noktasiydi.

kemik -kendisi o kadar erotikti ki yasaklandı toplatıldı bi ara sonra tekrar piyasaya sürüldü mü düzeltilip bilmiyorum gerçi-

Don Rigoberto' nun Not Defterleri var, erkeğin fantazilerini anlatıyor.
Ama aradığını verir mi bilmem, kitap onun üzerine kurulu değil çünkü.
Bir de Benim Gizli Bahçem var. Kadınların fantazilerini anlatıyor. Kitap onun üzerine kurulu.

lady chatterley'nin sevgilisi- d.h.lawrence
lolita- nabukov

edebi ötesidir iki kitap. cinselliğin yanına, toplumsal birçok şeyi de içerir.

harlequinn kırmızı seri

Nemfoman Bir Kadının Günlüğü - Valerie Tasso

Bi de Kocasını 300 erkekle aldatan kadının yazdığı bir kitap var
Çıplak Tenimin Hafızası - Şebnem Berrak A.

necati cumali: ay büyürken uyuyamam
yalniz roman degil, kisa hikayelerden olusan bir kitap

direk kaynak suyu, işin özü, esaslı edebi seks: georges bataille - story of the eye

necati cumalı- ay büyürken uyuyamam
bir de ahlaksız teklif var ama bir bölümü sadece ama süpr.

50 shades of gray diye bir roman bu ara çok popüler. okumadım, iyi olup olmadığını filan bilmiyorum ama çok görüyorum etrafta. erotik bir hikayeymiş. türkçesi çıktı mı haberim yok.

haklısınız insanlarında durumları kötü ama insan hayvanınında göz göre göre ölmesini istemiyor. bu bir yardım kampanyası elimizin uzandığı her yere ulaşmaya çalışıyoruz. tepkisiz kalmassanız seviniriz

Yahu 1500 tl ne allasen? Benim de Kedilerim var. Hiç bir veteriner o kadar gaddar olamaz. Tlf dan fotoyu acamadim. Kedinin sarman olduğunu düşünüyorum. Özünde sokak kedisi diye sadece ilaç ücretini ödediğim çok kedi tedavi ettirdim. Klinik falan ayaklarına inanmayın. Baytar baytardir. Gidin başka yerlere de sorun. Büyük bir para o.

Geçen yıl kedim ülser ameliyatı oldu bir klinikte ve 10 gün orada kaldı. 600tl falan verdim. Baytarima da laf ettirmem. Want2die doğru demiş veterinerlik fakultesi falan bulun.

Acılı zamanınızda size yüklenmek istemem ama yahu bir canın sorumluluğunu almışsınız 2 pencere telini mi akıl edemediniz?

Sayısız kedi tedavi ettirdim bugüne kadar, belki bilmiyorsunuzdur diye yazıyorum. 1500 tl çok fazla. Çok lüks biyere gittiniz herhalde ya da hiçbir şekilde sempatisi olmayan bir hekiminiz var.

Benim de ulusta lüks bir veterinerim olmasına rağmen böyle bir parayı, yazılı olan işlemler için aklım almıyor.
Bir kedi vardı, barsak kontrolü yok. Çişini kendi yapamıyor. Her gün iki kere müdahale ile tuvaleti yaptırılıyor. Bacağındaki kırıklara 4 pim takıldı. Kuyruğu ampüte edildi. haftalarca klinikte yattı. 600tl ödendi.

Bence başka bir yere götürün, bu zor durumunuzda sizden istifade etmeye çalışan bir hekimle karşı karşıyasınız.

Cevaplar için teşekkür ediyorum. Bu konularda bilgisi olan veteriner bir yazar telefonumdan bana ulaşabilirse sevinirim. Bu arada klinikte değil hayvan hastanesinde o yüzden yüksek fiyat vermiş olabilirler.

pm

Ben bu parayı veririm ama borç , karşılığında senet alırım kabul mü?

Anatolia hayvan hastanesi kıvamında bi yerse götürdükleri yer , 1500 tl istemeleri mümkün. ve evet anatolia hayvan hastanesi ''the kazıkçı'' bir ticarethanedir

Diğer kliniklerle irtibata geçilmiş en ucuz 1200 lira istenmiştir. İstanbuldan bir veterinerle konuştum ücret durumu için normal dedi. Varsa bir bildiğiniz daha ucuza mal olacak.hiç çekinmeden söyleyiniz.

@layer26 sevgilimle irtibata geçeceğim

5000 lira veriyorum panpa.

fazla parada gözümüz yoktur. kalan parayı gönderecekseniz iban adresinden gönderebilirsiniz.

haykod'u aradım az önce. Durumu anlattım.
"beyefendi siz bir tanesine biz bin tanesine bakıyoruz biz kendi imkanlarımla zor ayakta duruyoruz" gibi bir cevap aldım. gönüllüde bulamayacaklarını eklemeyi de unutmadı.

Kedi mersinde nakil sırasında geçen zaman zaten sıkıntı olur. Hürrem bugun ameliyata girecekmiş. Tek umut sizin azda olsa yardımlarınız. Lütfen 1 lira dahi olsa yardımlarınızı esirgemeyin. İsterseniz ileriki vakitte geriödenecektir verdikleriniz

Kediyi uyutun daha fazla acı çekmesin.

malesef bebekliğinden beri sizinle olan bir hayvani gözü kapalı ölüme yollayamıyorsunuz.

Resimde belirtilen tablodaki bir kedi hiç bir zaman eski haline dönemeyeceği için söylüyorum ben, kolay değil tabi ama hayvanın acı çekmeside doğru değil.

bilader geçmiş olsun. yakın zamanda kız arkadaşımın kedisinin de başına benzer olay geldi, 3. kattan düştü kedi ve ameliyat gerekti. veteriner kliniği ameliyat+bakım'a 1000tl gibi bir fiyat verirken avcılardaki hayvan hastanesi 400tlye ameliyatı yaparım dedi, ve bakımın evde yapılabileceğini (hatta veterinerden daha özenli bir şekilde) söyledi. İstanbul Üniversitesi bünyesinde hastane ve bugüne kadar hep olumlu yorum aldık. Bir de orayla görüşmeni öneririm:

www.istanbul.edu.tr

mersinde ve mersin dışında ulaşabileceğimiz heryere ulaştık. diğer tüm klinikler en ucuz 1200 lira dedi şimdi hastane en ucuz oldu. lütfen azda olsa yardım ediniz

Elimden gelen yardımı yaptım ama yine de oradan o kediyi almanız gerektiğini düşünüyorum. Ne biçim hastane orası? Hesap numarasını neden saklamak istesin bir kurum? Önüne gelen para yollayacak diye mi korkuyorlar? Ben böyle şeyler yaşasam, bedava yapsalar o hayvanı orada ameliyat ettirmezdim.

Ayrıca orda sizi korkutmaya çalıştıklarını düşünüyorum. Kalça ve bacak kırığından bir kedi ölmez. Kaçlası kırılan ve tedavi görmeyen sokak kedileri bile hayatta kalabiliyor sık sık. Başka bir konuyla ilgili tedavi görürken, geçmişte kalçasının kırıldığını röntgenden tespit ettiğimiz kediler oldu. Yaşamışlar yani tedavi bile görmeden. (tabi böyle bir durumdaki kedinin çok ağrısı olur) Ama kediniz ölmeyecek.

Yazdıklarınız dışında, omurgada filan bir sorun ya da iç kanama ihtimali filan yoksa hayati tehlike içinde olduğunun söylenmesi bile tuhaf...
Damak yarığı zaten yüksekten düşen kedilerde mutlaka olur, o çok çabuk iyileşecek. Ayağındaki kırık da sandığınızdan çabuk iyileşir. Eğer durumu sadece yazılanlar ise, o kedi ölmeyecek, merak etmeyin.

Tedavi gören, sokak hayvanı olmayan bir hayvan, omurgası sağlam olduğu sürece ayak, bacak, kalça vs kırığından ölmez. İç organlarda hasar olmadığı sürece her zaman yaşar.

sayın cereal killer

kırık deyip geçmeyin, hayvan 7.kattan düşümüş. parçalı kırık olabilir, varsa böyle bir durum hayvan için riskli

Hesap noyu istediğimde verdi ve sordu " ne kadar yatıracaksınız?" ben gönüllülerin bu hesaba para yatıracagını söyledim. " hayır efendim şirketimi alet etmeyin böyle şeylere. bu yaptığınız yanlış bize sert tepkiler geliyor konuyla ilgili biz zaten bunlarla uğrasıyoruz. görüyoruz internette ki yorumları" dedi. Ben burdan da söyleyeyim belki bunuda görür. Benim ve sevgilimin hastaneyi kötüleme gibi bir gayemiz yoktur. Sadece sevgilim kedisini maddi imkansızlıktan dolayı kaybetmek istemiyor. hayvanseverlerden yardım talebimiz bu yüzdendir. zaten ameliyattan sonra bizzat ben, ödenen paraları yardımseverler isterlerse, zaman içerisinde geri ödüyeceğim.

bahtiacikbedevi,

daha once duyuru ile birlikte bir suru hayvan tedavi ettirdik. hatta ilaniniza cevap yazanlar icinde bana cok cok buyuk yardimi olan iki kisi de var. diyecegim odur ki bazi arkadaslar halen derneklerin, gonullu gruplarin bir havuzu oldugunu dusunuyor. ama yok, kendileri de borc icinde. bu para toplanacak ya da siz klinikle senet sepet, kredi islerine girecekseniz. bir yerleri kirildi diye kediyi oldurmek kadar sacma bir fikir gormedim. benzer durumdaki bircok kedi dogru duzgun operasyon, fizik tedavi ve stressiz bir yuva ile kendini toparlayabiliyor. felc kalsa bile tekerlekli aparatlar ile yuruyebiliyor.

pansiyon ve bakim bedeli icin gunluk 50 lira cok fazla yalniz. benim bile klinigi arayasim geldi.

müjdeler olsun. kedimiz ameliyata alındı. kaldığı gün için talep edilen ücret alınmayacakmış. bakım ve kontrolleri de ücretsiz yapılacakmış. Şuan masrafımız 1000 lira.

hadi bakalım hayırlı haberlerini bekliyoruz.

cok gecmis olsun, daha iyi haberlerini aliriz umarim. ve yeni fotograflarini da (: belki daha ikna edici olur kimisi icin.

bence normal ve arsız kendimden örnek vereyim 5 yaşına kadar otururken kendimi küt diye geriye atarmışım 6 yaşına kadar biberon ve emzik kullanmışım prize elini sokarsan ölürsün dedikleri için prizlere parmağımı sokmaya çalışmışım balkondan sarkma dedikleri için düzenli olarak balkondan zıplarmışım bir gün havada yakalamışlar elektrikli vantilatörlere parmağını sokarsan kopar dedikleri için parmağımı sokup sokup çekerdim işte ona bir türlü cesaret edemedim ve şuan sağlıklı bir insanım

ama tatmin olamıyorsanız bir türlü doktora da danışabilirsiniz ama bence normal

Kendisi afacanmis.:)

Daha 18 aylik yahu. Her seyi yaparlar ders almazlar.
Yasina gelmeden konusan da var uc dort yasinda konusan da. Cok dert ediyorsaniz bir uzman gorsun.

ilgi görmek için yapıyor olabilir. veya benim gibi salak bi çocuktur bende sürekli kafamı vurup düşermişim.

18 aylık diyorsun yahu, 18 yaşındaki insanların yaptığı saçmalıklara bak bir de istersen :) kızım 7 yaşında ve hala saçmalıyor, sakin olun ve kendine zarar vermesini engelleyin, 2 yaşından sonra ancak konuşur.

ben 3 aylıkken ablamın adını söyleyip çağırıyormuşum, ablam da 2.5 yaşında konuşmuş 2,5 yaşına kadar hiç konuşmamış bir anda döktürmeye başlamış. o gün bu gündür ikimizi de susturamıyorlar:)) dert edilecek birşey değil yaw, ccanı isteyince konuşur o hiç merak etmeyin...

sevgiler

o yaşta her şey mübah. benim yeğen küçükken canı sıkıldığında kafasını durmadan duvara vuruyordu.

Konuşamaması normal. Benim kuzenim 2 sene neredeyse hiç konuşmadıktan sonra birdenbire çok düzgün şekilde konuşmaya başladı.
Diğer bahsettikleriniz zaten çok normal. 18 aylık bir bebekten neden-sonuç ilişkisi kurmasını bekleyemezsiniz.

Benim yeğenim de 3 yaşına kadar konuşmadı, tüm ahali yasa büründük. Sonra bi başladı, maaşallah o gün bugün susturamıyoruz:))
Bence çocuk 2 yaşına geldiğinde bir çocuk psikologuna götürün ve tavsiyelerini dinleyin derim.

Bizim ailede çocuklar genelde 1 yaşında konuşmaya başlıyorlar. O yüzden biraz tedirgindik ama gelen cevaplara bakılırsa normal olan 2 yaşına doğru konuşmalarıymış. Diğer yazdıklarıma da yaramazlık+arsızlık diyelim artık.

Akciğer kanserini önleyici ve geriletici etkisi var.

Ayrıca çok kuvvetli bir antidepresan.

(git:www.amatem.org )

Bildigim kadariyla vucuda olan fizyolojik zarari sigara ve alkolden fazla degil. Ornegin alkol asiri dozda oldurebilirken esrar oldurmuyor. Ancak ozellikle sorunlu bireylerde psikolojiye baya bir negatif etkisi var.

Bel ağrılarına iyi geliyor.
Biraz paranoya yapiyor. Uzun süreli -tiryakilik düzeyinde.
Unutkanlık yapıyor.

birazda vurdumduymaz yapar.

Duman solumanın zararı dışında bir zararı yok. Sigara kadar zararlı değil çünkü içinde tütün ve toksik madde yok.

ben de seçmiştim. bir paket ve bir mektup gönderdim. nelere ihtiyacı olduğunu sordum. cevap gelmedi. devam edemedi.

benim 1 tane manevi kardeşim var. baya bir utangaç, o yüzden iletişim bazen sıkıntılı olabiliyor ancak yine de bu halini de seviyorum. abileri var, onlar da konuşıyor benimle, annesi de konuşuyor. çalıştığım yerden oyuncak ve kitap yollayıp okullarına gönderdik misal. güzel bir his veriyor, herkese tavsiye ederim :)

Ve bizim onun/onlar için anlamımızı şimdi çok daha iyi anlıyoruz ve biliyoruz..

Cereal killer, cevap gelmemesinin gayet geçerli bir açıklaması, sebebi olabilir, bilemedim tabi. Öğretmeni ile görüştünüz mü hiç?

Dessy, utangaç olmaları çok doğal değil mi? Kendimizi yerlerine koyduğumuz zaman bunu tahmin edebiliriz az çok. Başlarda ''evet'' ''hayır'' dan öteye geçmiyordu cevaplar ama artık kendilerinden emin konuşuyorlar. Sohbetlerine doyum olmuyor hatta. :) His konusunda tüm kalbimle katılıyorum, tarifi olmayan bir evvet...

o zaman golf tam sana göre. yok pahalı dersen o zaman da mini golf...

couchsurfing yap. eninde sonunda bir katile denk gelirsin, biter hayatın.


www.youtube.com

şu videoların hepsinde ben de vardım dersen, o zaman marjinalitenin dibine vurursun.

cs yapıcam bu yaz. ama sorumun cevabı bu değil.. +katil ne alaka lan korkutma adamı.

yok yahu şaka yaptım orada ne katili.

hani bazı "temkinli yaklaşanlar" nasıl güveniyorsunuz diyor ya ona ithafen dedim. sonuç olarak cs çok zevklidir.

dağcı olabilirsin. çok seksi bence

cs'de katil olayı çok.

arkadaşım sikin taşağına denk birisi gibi gözüküyorsun, sana pul defteri, kokulu defter kağıdı koleksiyonları gibi şeyler gitmez. En iyisi sen dedikleri gibi kendini doğa sporlarına ver. Ama öyle çakma yürüyüşler değil işin hardkor kısmına yönel. Çünkü anladığım kadarıyla bir yönden de etiket peşindesin. Dağdan atla, yamaca bin, bulut yakala.

Burda, insanların tavsiyesiyle alıp, söylemesi havalı diye kendinize katacağınız şeye tutkum demeye utanmayacak mısınız?

yukarıda ki cevap baştan sona yanlış.
beynin işleyişi bile net çözümlenebilmiş değilken, en yakın arkadaşımın senin derdinden muzdaripken(solaktır kendisi), sağ arka ayağını kullan dememiz saçma olur evet.
Ama omega eksikliği olabilir.

yani beynimin sol tarafı ne kadar da iyi işletiliyor olursa olsun çözüm yine b12 vitamini,yine balık,yine becel yağ öyle mi?bu arada ne oldu o becellere yaa,biz tüketmediğimiz için bilmiyorum,yıllardır reklamını da görmüyorum.işim düştü bak iyi mi?

edit: imla

sağ beyin-sol beyin mevzuları modern bilimde artık sallanmıyor. biraz geçmişte kalmış, fazla genelgeçer şeyler. beynin modern çözümlemesinde yer almayan görüşler.
Bazı insanlarda Prosopagnosia denen bişey olabiliyor. Suratları algılayamıyorlar filan. Tabi sizinkinden çok daha ekstrem bir sendrom ama bunu yapmaktan sorumlu bir merkez var beyinde. Herkeste aynı işlememesi çok normal.

Erkek göğsü fazla kaslı.

kadın göğsü. omuz yapısı itibariyle erkeğe ait olmasının imkanı yok. boyun yapısı da aynı şekilde. kesinlikle kadın göğsü bu. belirgin eden kısmı gölgede kaldığı için fotoğrafta şüpheye düşülüyor.

kıllı ulan bu. kesinlikle erkek göğsü. şeklinden de belli.

ayrıca ojeli elde "benim bedenim benim kararım" yazıyor, göğüste "sizin bedeniniz, sizin kararınız" yazıyor. kadın olsa orada da "benim, bizim" falan yazardı.

ahah, erkek göğsü ofkors. cro.magnon'un şaka yaptığını umuyorum. ayrıca 'ihr', almanca onun demek.

ciddiyim de abi bilemedim şimdi :) kadın gibi ama ya :/ almanca'm da yok.

erkek o, zaten "ihr" diyor "onun" yani.

sadece omuzu gösterseler yine erkek derdim. cok belli bir erkek bedeni oldugu. kılları saymıyorum bile

Diğer hiçbir belirtiyi saymasam bile meme ucu poziyonu itibarıyla kesinlikle erkek memesi.

mr'la anlaşılır.
boynu zorlayacak hareketlerden kaçınmak gerekir. doktor kontrolünde yüzme, rahatlatıcı hareketler vs. iyi gelir.

1) doktora gitmen lazım!
2) yüzeceksin, ıslak saçla dolanmayacaksın ve stresten uzak duracaksın.

ps: aynı sıkıntı bende de var ne fizik tedavi ne de masaj kar etmiyor. tek çözüm yüzme (ters yüz, sırt kasları çalışmadığından ağrılar oluşuyor. ters yüzdüğünde tüm sırtın çalışıyor ve ağrı sızı kalmıyor)

geçmiş ola..

öncelikle oturmana kalkmana dikkat edeceksin :) tabi işin gerçeği çalışırken düzgün oturman gerekiyor. bacaklar yere dik olmalı, boyun aşağı bakmamalı.eller kollar düz durmalı ve her saat başı yerinden kalkman lazım.

kolunuzda uyuşma oluyorsa kesindir.

Ofis egzersizleri yapmak gerekiyor ki kaslar kendini salmasın biraz çalışsın. Şu sayfanın altında sağda hareketler var faydalı görünüyor: www.buroseren.com.tr

ertesı gun hapı her zaman ılıskı yaptıgın zama alınmıyor. ayda 1 dıye bılıyorum. cok zararı oluyoır yanı. prezervatıfsız ılıskı kurmakta garıp oluyor. garıp ısler herkesın kendı ıstegı var işte. kımısı sexi uç noktada yaşamak ıster. onlar ıcın kotu oldu yanı bu durum

mesele kürtaj değil çünkü, olayın operasyon tarafından bakarsanız tek mesele kürtajmış gibi görünüyor, ama buradaki mesele kürtaj, sezeryan ve daha bir sürü mevzu üzerinden -tecavüzün ne kadar basit ve tüh tüh tüh olmasaymış iyiymiş ama oldu naapalım modu da dahil- kadınların alenen aşağılanması, kuluçka makinesi olarak algılanması falan filan... adam sezaryene neden karşı mesela, bu ülkemizde sıklıkla gereksiz yere uygulanan bir operasyon olduğu için DEĞİL DE, sezeryan yapan kadın 3.yü doğuramaz, onun nüfus isteklerini yerine getiremez diye... Ayh ne yazsam boş tabii... erkek gözüyle baktığınız sürece kürtajın kürtaj-cerrahi-kazımak kısmında kalacaksınız.

kimse ay canım sıkıldı bir kürtaj olayım da geleyim demiyor, bu öyle canı sıkılanın yaptırdığı bir operasyon değil ama mecbur kalındı ise de kişinin kendi hayatı üzerinde vereceği bu denli kararı da devlete sorması olacak iş değil, rica ederim. o kadar mevzu varken memlekette, ne gibi bir sıkıntı yaratmış ki en önemlli konu olarak öne sürülğyor. bunun için yasaya gerek var mı , yahu?
cezanı mı çeksin, ne demek istiyorsunuz?
o kadar sorumsuzluk örneği var bu ülkede, işiçi ölümlerinde alınmayan tedbirlerden daha mı önemli ya da trafik kazalarındaki ölümlerden, rica ediyorum biraz mantık biraz. kimsenin sorumsuzluğunun bedelini siz ödemiyorsunuz ama onca aptala verilen ehliyet nedeniyle ölebiliyor, yaralabiliyorsunuz, şu hassasiyetlerinizi rica edeiyorum gözden geçirin.

Aptalların ve aptallığın hakkını değil, kişisel hayatı savunma durumu bu. Taviz çorap söküğü sistemiyle ilerler, bugün yapılan kişisel müdahale yarın gelir başka yerleri de vurur.

Bunu bilebilecek olgunluktasınızdır diye düşünüyorum. Nihayetinde, aptallık yerine kendi haklarını savunacak derecede olgunlar.

Ayrıca korunmasız ilişki bu ülkede kadının korunmadığı ilişki demektir genelde, erkeklerimiz korunmayı sevmez, illa korunulacaksa bu kadının görevidir. Korunma yöntemlerinin tamamı kadına bir şekilde hasar verir, ama mecburdur kadın yapacak bir şey yoktur. Kadın, adam istediği her zaman onunla birlikte olmak zorundadır, regl dönemlerinde kadınlar dayak yiyor bu ülkede biliyor musunuz? Ertesi gün hapı, herkesin ulaşabildiği bir şey değildir, kaldı ki ulaşılabilir bile olsa bir insanın hayatı boyunca 3'ten fazla kullanmaması önerilir, öyle zırt pırt kullanılacak bir şey de değildir.

kimse zevk için, hobi olarak hamile kalıp kürtaj yaptırmıyor... "kaza" sonucu hamile kalıyor hamile kalmak istemeyen kadınlar genellikle. tecavüz falan gibi olayları saymıyorum bile fark ettiysen...
istemeyen, yanlış bulan kürtaj yaptırmaz, bu onların hakkıdır, ama yaptırmak isteyenin de yaptırmaya hakkı olmalıdır, diğer insanlara kendilerini haklı göstermek zorunda dahi değillerdir.

konu o değil ki. şu anda da 3 aylık bebeği aldıramıyorsun zaten. 8-10 haftadan daha küçükse ancak... he ondan sonra yaptıran da vardır ama ona zaten biz de karşıyız. yoksa evet kimse "sevişelim de hamile kalırsam kürtaj yaptırırız" demiyor.

bu arada; ertesi gün hapı korunma metodu olarak görülmemeli. tecavüz sonrası, kondom yırtılması vs gibi durumlarda kullanmak için... yoksa efendim sevişelim arkasından ertesi gün hapı alalım olmuyor. olsa çok pratik olurdu ama çok zararlı olduğu için hiç önerilmiyor...

bu tip, herkesi ve her durumu kapsayacak uygulamalar, normal durumları değil, istisnai ve anormal durumları da kapsayacağı için genelde tepki alır. tabi ki "bile isteye korunmayıp da hamile kalan insanlar rahat rahat kürtajını yaptırabilsin" diye protesto edilmiyor bu.
ama doğum kontrol yöntemlerinin hiçbiri ama hiçbiri %100 etkili değildir. korunan kişinin de hamile kalma ihtimali vardır, tecavüze uğrayanın da hamile kalma ihtimali vardır.

ailemde yaşanan bir kürtaj hikayesi mesela; kadın 5 yıldır evli, çocuk sahibi olmak istiyor, korunmuyor. kocası bir gün eve geliyor ve pat diye "benim başkasıyla ilişkim var seni terk ediyorum" diye çıkıp gidiyor. bikaç hafta sonra kadın hamile olduğunu öğreniyor. naapsın? aile olmaya çalışan kadın, kendini aniden bekar bulduğunda çocuk doğurmak zorunda mı? o babasıyla büyütmeyi düşünerek hamile kalma kararı vermişti, hiç hesaba katmamışken bekar anne olmak zorunda mı?

bu bir kamu alanının genişlemesi, devletin heryere elinin uzanması, bunu ahlak üzerinden yapıyor gibi görünmesi. sizce de devlettin alanları yeterince geniş değil mi?

devletin özgürlükleri kısıtlaması olarak görmüyorum. hatta tam tersi, vatandaşların özgürlük kisvesi altında sorumsuzluklarını küçücük bedenlere ödetmesi olarak görüyorum. çorap söküğü diyen arkadaşa da empati yapmasını tavsiye ediyorum. bugün kendi tembelliği ve aptallığı yüzünden böyle bir karar alan insan bu rahatlıkla yarın öbür gün daha uç şeyler yapmayacağı ne malum?

şu duyurudan;

tecavüz olayına karşı çıkmam için tecavüze uğramış olmam,
hırsızlığa karşı çıkmam için hırsızlığa maruz kalmam,
enseste karşı çıkmam için enseste maruz kalmam,
cinayete karşı çıkmam için cinayete kurban gitmiş olmam,

gerektiğini anlıyorum.

vay anasını sayın seerciler.
aynı hava.. nefes almak.. israf.. tebrik..

bunu savunanların, ağızlarından salyalar çıkarak kurdukları cümlelerde insanın aklına inanın çook başka şeyler getiriyor, kişisel özgürlüklerin bu denli hafife alınmasını inanın kabul edemiyorum.
mevzu kürtaj değil mevzu kişi hak ve özgürlükleri, ama işin içine cisel ilişki girince mutlaka ahlak açısından da bakmak lazım, ahlak birtek onun üstüne, kadın bedeni aracılığıyla kurulur. pes, pes ,pes....

@holy senin gibi anlamak için başka organlarını kullananları görünce ben de aldığım nefese isyan ediyorum.

kürtajı tamamen yasaklamayacaklar zaten süresini 4 haftaya kısaltacaklar. doktor geçen tvde dedi 4 haftalıkken hamileliği anlamak çok zor. ki şu an 10 haftaya kadar yapılıyor ve geneli 8 haftalık iken oluyormuş.

ben de şahsen kürtaja karşıyım ama devlete ne aq. 10 hafta sınırı koymuşsun daha ne kasıyorsun. ayrıca bu kürtaj muhabbetinin de sırf gündem değiştirme olduğunu düşünüyorum. bir doktorlara danışır dimi, başbakan çıkıyor saçmalıyor, sağlık bakanı sıçıp sıvıyo. kasıtlı hareketler yani bunlar.

ayrıca korunmasız ilişkiye girenleri de anlamak mümkün değil bence de. ama şöyle bir olay var o bile tamamen koruyamıyor yani. ki ertesi gün hapı alsan da o bile kesin değil. yani kondomla ilişkiye girip ertesi gün hapı alsan yine de milyonda bir de olsa ihtimal var. o yüzden kürtajı tamamen yasaklamak kuzey kore'nin müslümanlısı olma yolunda atılacak büyük bir adımdır.

Bakış açın çok yanlış. Kimse kürtajın ne kadar ideal olduğunu söylemiyor. Her aklı yerinde insan kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olmadığının da bilincinde. Ancak çocuk doğurmak, bakmak buna hazır olmak ya da olmamak bireylere özel kararlardır. Her doğum kontrol yöntemi 100% sonuç vermez. Ya da bir aksilik olur şartlar değişir: işten çıkarılırsın, eve haciz gelir, hastalanırsın vs; kendin çocuksundur bakmaya hazır olmadığını geç anlarsın, hamilelik sıkıntılıdır, annenin ruhsal fiziksel sağlığı(bebeğin de) doğuma ya da sonrasına müsait değildir. Sebebi ne olursa olsun çok kişisel şeyler bunlar ve bir başka otoritenin o kişinin kendi bedeniyle, hayatıyla ilgili böylesine önemli bir konuda söz söyleme hakkı olmamalı.

Burada asıl karşı çıkılan siyasilerin insanların yaşam şeklini bu derece kontrol etmeye, kendi etiklerini kabul ettirmeye çalışması ve bireylerin haklarını hiçe saymaları.

-ülkemin belli bir bölgesinde genç kızların ve hatta kız çocuklarının korkuç şekilde artan intihar oranı çok yüksekse ve bu kızlar sadece birer istatistik rakamı olarak yer alıyorsa kayıtlarda,
-çocuk esirgemelerin koşulları bu kadar ortadaysa, çevre esnaflar bile kontör karşılığı bu çocuklara bir sürü şey yapmayı kendisine hak görüyorsa,
-20 küsur kişinin tecavüzüne uğrayan bir kız çocuğunu koruyamıyorlarsa,
-kadın cinayetleri bu boyuta geldiyse ve artarak devam ediyorsa,
-karakolda kadın şüpeliyi (?) döven polislerin akibeti güzelce örtbas edildiyse,
-kadın sığınma evlerinin neredeyse tamamı kapatıldıysa,
-bu kürtaj konusuna karşıt fikir beyan eden bazı andavallar bile söz konusu partili bir bakanın eşinin tüplerini bağlatmasını karşı argüman olarak kullanacak, aynı mentalite ile karşılık verecek kadar eril( ve de geri zekalı) bir dile sahipse,
-töre indirimi gibi bir uygulama bu ülkede yıllarca uygulandıysa,
-evinizin önünde ki çöp kovalarına boyu yetmediği için içine girerek çöp toplayan çocuklar yaşıyorsa ülke sınırlarında,
-dolmuş kiralayıp sokakta yatmak daha katlanılabilir diye antalya'ya kışı geçirmek üzere giden sokak çocukları varsa,


ve bu örnekler daha geniş zamanım olsa sayfalarca çoğaltılabilecek kadar çoksa, kimse bana bu uygulamaların "ceninin hakkını korumak" adına savunulduğunu söylemesin. bunun 5 sene sonrası kadınlar araba kullanmasın, tek başına yolculuk etmesine gidecek. sakın bana ama ordu falan gibi bir söylemle gelmeyin.

keyfi olarak kürtaj yaptıran bir kadını canlandıramıyorum ben kendi mantığımda. varsayalım öyle, amma velakin sebebi, gerekçesi her ne olursa olsun herhangi bir bireyin ( kadın demeye bile gerek yok ) kendi bedeni üzerinde söz hakkı vardır. son söz kendisine aittir. kamu malı mıyım ki ben kamu benim bedenime dair karar verebiliyor?! zaten sağlık v.b. gerekçelerle gerekli düzenlemeler yapılmış durumdadır ve revizyona gerek yoktur. varsa da buna tıp eğitimi almış kişiler karar verir.

edit: ama diğer ülkelerde ki tecavüz mağduru kadınlar doğurdular ne var ki diyen şahıslar; o terk edilen çocukların 2 yaşında olanlarının dahi amerikadan gelen şahıslarca çocuk pornosunda kullanıldıklarına, kaldıkları yurtlarda ki müdürlerin bu işten zengin olduklarına dair çarşaf çarşaf haberleri okumuşlar mıdır acaba o zamanlarda, yoksa para saymakla mı meşgullerdi diye sorarım ben. insanlar pembe gözlük takınca dünyanın pembe olduğunu sanmıyorlar mı, çıldırıyorum.

@keltikfrost,

isyan etmek, ileriye götürüp adımlar atıp gelişilince bir anlama bürünüyor tabi.

hayatta insanların başına istemeseler veya her türlü tedbirleri alsalar dahi nelerin gelebileceğini düşünebilecek kapasitenin olmamasından başlayabilirsin belki. "yaştandır herhalde, o yüzden geçer bir süre sonra" diye düşünmeyi tercih ediyorum, ayıp olmasın diye..

zira hayatla ve insanoğluyla ilgili bu gerçeği; kendi başına ya da çevrende yakının olanların, sevdiklerinin başına gelerek öğrenmek zorunda da kalabilirsin...

Burada mesele düşünceni karşı tarafa zorla kabul ettirmek, üstelik te bunu kadın tarafını en aşağılayan bir biçimde yapmak. Bir karşı örnek vereyim; bundan bir süre öncesine kadar kadınlardan çok erkekler çıkıp kadınların başlarını örtme hakkını savunuyordu. Bu dönemde başı örtülü kadınlar derse alınmazken bu düşünceyi savunan erkekler derslerine rahatça giriyorlardı. Şimdi yine erkekler diyorlar ki "kadın kürtaj olmasın" ama bunu diyen / demeyenlerden peydahlanan çocuklar kadınların bedeninin içinde. Onun için diyoruz "bu kadınların seçimi olmalı " diye.

Seviş geçer panpa.

trekking

scuba diving, bungee jumping.

bisikletleriniz varsa, uzun bir bisiklet turu. hatta yarış da olabilir. yakınlarda varsa rafting.

buz pateni

guitar hero

downhill bike
ata binin

nerf

wwww.aktivitegezegeni.com
fikir verebilir.

kimse halı saha dememiş lan. o da olmadı gidin fasıla takılın hep koştur koştur nereye kadar

valla ilk cümlesi haksız 2 ay önce 4 programlı makineyi 12 taksitle 500 liraya aldım. gerisini okumadım.

bir de şu var ki muhtemelen geyik içinde bahsetmiştir. belediye otobüsüne binmektense yürürsen ilgili mesafedeki tutarı tasarruf etmiş olursun. işin gücün yoksa bu belki maküldür, evine dinamo koyup elektriği dinamodan üretmeyi de deneyebilirsi. bu süreçte yediğin yiceceğe de bağlı tabi. ama bu tür işler de hangi taraftan bakarsan bak yanılırsın. özel şartlar vardır insan hayatında.

ve söz vermek göt vermeye benzemez.( yok lan bu olmadı.)

hakli.

ayrica 30-40 litre denilmis. valla surekli 5-6 litre su ile bulasik yikayan insanlar taniyorum.

bir anadolu'da genelde akan sudan yikanmaz bulasik. once bir yerde sicak suya basilir orada en temizden en kirliye dogru yikanir. sonra durulanir. bu esnada maksimum 20-25 litre su harcanir.

Bulaşık makinesini kullanan çoğu aile tasarruf için değil pratikliği için kullanıyor zaten. Tek yaşıyorsanız çok sorun değil ama 4-5 kişinin her gün minimum iki öğün yediğini düşününce lavabo başında geçirilecek zamanı kısaltıyor makine. Hele ki geleni giden bol bir aileyseniz, evin kadını her gün kendini paralar onca tabak çanakla :)

neye göre tasarruf o da var. bulaşık makinesinin yıkadığı yüksek sıcaklıkta elde bulaşık yıkayamazsın bu önemli, bir de zaman tasarrufu var.içler dışlar çarpımı yapınca bana tasarruflu gibi geliyor.

bulasik makinasinin asil tasarruf ettigi nokta su miktaridi. bireyin cebinden cikan para miktari degil.
mesela camasir makinalarinin da "eco" secenegi daha az su ama daha fazla elektrik harcar.

lamartinin dediği gibi, bulaşık makinelerini tasarruflu diye tanıtmaları su tasarrufunu kastetmekte. dünyadaki su kaynaklarının tükenmesi vs vs gibi konular söz konusu. arkadaş olayı çok yanlış anlamış.

amca balık mühendisi olduğundan onu dinle bence. ben de tanıyorum o amcayı palamut üzerine doktorası var.

bırak yaa buyuk balık yaglıdır,saglıklıdır. o an satamıyodur ondan demistir

gibsonrules, oradan alışveriş yapan bir adamdı. satıcı iyi baya, severek alıyorum ordan.

büyük balığın daha fazla ağır metal mi ne içerdiğinden daha zararlı olduğunu bende duymuştum sanki ama tam emin değilim. takılma bu kadar detaya ama götür gitsin.

deniz balığının büyüğü makbuldür.

Her balığın tadı yararı başkadır, büyük-küçük ayrımı pek yapamayız.

Balık dediğin büyük olur.

çok genel bi beyan olmuş. her balığın cinsi, yağ oranı, metal atığı biriktirme durumu, lezzeti farklıdır. sadece boyutlarına göre büyük-küçük diye ayıramazsın. ayrıca hangi açıdan "iyi"? lezzet mi, sağlık mı, nedir?

cerealkiller; sağlık açısından yahu, adam öyle deyince kıllandım ben de. balık zevkimin içinne etti akşam akşam.

Bir dalgınlık sonucu zeytinyağı ile kek yapmıştım. Görüntüsü dehşetti fakat tadı çok ağır ve kötüydü. Keki tavsiye etmem.

(Varsa)Tereyağı veya margarin ile un kurabiyesi yapın bence en basitinden.

yağsız yap çok daha güzel oluyor.

ben de ağır olabileceğini düşündüğüm için sormuştum açıkçası.

tereyağıyla yap daha iyi. zeytin yağını çok severim ama kek kurabiye kızartma olmuyor.

Aşçı olarak söylüyorum, bugüne kadar ayçiçek yağıyla yapmış olmanız hata.

"biri"leri "ol" diyor ve oluyor. başka açıklaması yok. korkuyorum daha fazlasının olmasından. korku toplumu yarattılar ve başarılı oldular. gönüllü veya zoraki şakşakçıları sağolsun.

doğa filmleri, belgeselleri izle. bcc'nin çektikleri güzel.
sonra yeterince hayat dolu olduğunda das leben der anderen'i izle.
hayat iyi de içindekiler kötü.

Bu ülke, insanlarını vatansever olmadıkları için suçlama hakkını artık kaybetti. Fırsatınız varsa gidin. Ne yapın edin, gidin.

goo.gl

mini makinalar acaip pahalı ya. yerin varsa normalinden al derim.

yer olmadığı için bunları tercih etmek zorundayım. ya minik, ya da hiç yani. günde bir makinadan çok bulaşık yıkıyorum yahu. yok mu bilen gören?

Benim bir tanıdığım, mutfağında yer olmadığı için mini bulaşık makinesi aldı ama böyle tezgahüstü değil. Bildiğin normal makine gibi yere konuyor, yüksekliği de aynı gibi ama dar. Öyle bişey de var, kurtarıyorsa.

@cereal killer e o daha da pahalı olmasın? daha evvel hiç görmedim çünkü. marka, fiyat falan birşey hatırlıyor musun?

2-3 hafta içerisinde can ciğer kuzu sarması oluyorlar genelde. dişi kedi, çiftleşmek istemediği zaman çok pis döver erkek kediyi ama senin kızın daha çok küçük, o büyüyene kadar bir problem olacağını sanmıyorum. raad ol. :)

annem yerim ben onu.
aynı yollardan geçmişiz, ben de oğlumu(ki kız sanıyordum) sahiplenmeden 1gün önce kızımı buldum. ertesi gün oğlum eve geldi kızım kliniğe gitti ama 10gün sonra gelince erkek olanı felaket kıskandı, evde istemedi, yanıma yaklaştırmadı. erkek son derece ağırbaşlı davrandı sabırla bekledi ve 2-3ay sonra çiftleşme noktasına kadar geldiler. iyi anlaşma kısmınaysa yaklaşık 1 ay içerisinde terfii ettiler. panik yok, merak yok. zaten çok küçükler isteseler de birbirlerine zarar veremezler.

Daha küçükler, ne kadar sürerse sürsün mutlaka alışırlar. Öyle büyüyünce de düşman olacak kadar tersleşmezler bence.

Bugün biraz tıslamak, hırlamak suretiyle kovalamaca oynadılar. Sanırım düşündüğümden daha kısa sürecek. Ufaklık çok cesur ve her seferinde bizimkini kovaladı. Şaşırdık ama mutlu da olduk. İlk günden başbaşa kaldılar ve hiç sorun olmadı. Umarım böyle devam eder.

emekçiler birbirleri ile didişeceklerine haklarını gaspedenlerle didişsinler der ve giderim.

tatil kısmına ekleme yapalım.. öğretmenlerle diğer memurlar aynı sürede tatil yapıyor. tek seferde ve mecburi yaptıkları için çok sanılıyor vatandaşın bilgisizliği mazur görülebilir ama, muktedirin yalan söylemesi iyi niyetli olmadığını gösterir.

öğretmen ilk yarıyılda (c.tesi pazar dahil) 15 gün yazın da 1 temmuz 1 eylül arası 60 gün izin kullanır. toplam 75 gün.
sıradan memur 30 günlük yıllık iznini 5'er gün olarak alır c.tsi pazar ile birleştirip otomatikman 9 güne çıkartır.
30 gün için 6 adet 9 gün kullanabilir. 6x9 54 gün yapar. 10 günlük mazeret iznini de bu şekilde kullanarak 18 gün daha ortaya çıkartır. 54+18 normal memurun izin süresidir :)
daha ayrıntılar da var ama sıkıcı mevzular.

bunlar gerçekten dert değil de, iş dışında çalışmak oluyor. hani öğretmenler az çalışıyor deniyor ya, onlar da diyor ki biz evde de çalışıyoruz kimse farkında değil. her mesleğin de kendine göre çalışma şartları var. herkes bi şekilde ulan keşke öğretmen olsaydım diye düşünüp hasetleniyor mudur ne? bi düşmanlık aldı başını gidiyor. öğretmenler 30 saat çalışıyor haftada, çoğu yani. ve ikili öğretim birçok okul, bi saat öğle arası falan da yok. neredeyse başka bir memura denk yani çalışma saatleri.

bence şu anda alınan ücretler ne eksik ne fazla. illa birini düşünmek zorunda kalsam az derim.
ve evet hiçbir öğretmen de 90 gün yatmıyor yazın. herkes bilip bilmeden konuşmuyor.
türkiye'de şu zihniyet oldukça yoğun; benim maaşım düşükse herkesin maaşı düşük olsun zihniyeti. (bkz: başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak) onunki yüksek benimki de yüksek olsun o zaman diye değil de başkasınınki madem yüksek, o zaman benim aldığım kadar alsa ya keşke diye bir düşünce hakim.

öğretmenlerin maaşı yüksekse lise mezunu hemşire'nin aldığı 2500 lira ne peki?
ya imamların aldığı 2000 lira?
ya iett şoförlerinin aldığı 3000 lira?
ya da 70 iq'lu polislerin aldığı 2500 lira?

haftada 6 gün çalışan adam sinirini şirketinden patrondan çıkaracağına, onların götünü yalamaya devam ediyor, memurları ise çekemiyor. çalış o zaman kpss'ye, kazan, atan, sen de memur ol. yemiyor mu bu? evet yemiyor.

bir polisi bir doktoru yetiştiren öğretmendir.senin 1700 liralık rakamı öğretmene çok görmen bir aymazlıktır.bu parayla kim ne yapabilir.ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırına bakın allahaşkına.kemal sunalın bir filmi vardı öğretmenleri anlatan açın izleyin.
öğretmen vizyon sahibi olmak zorundadır.aklı derdi parada ve tatilde olmamalıdır.güncel bilgilerden haberi olmalı.genel kültür sahibi olmalı,sinema,tiyatro ve akademik yayınları takip etmelidir.ama biz bunu demiyoruz 1700 lira fazla onlara diyoruz.ben çozuğumu emanet edeceğim adamın "kaliteli" bir insan olmasını isterim.vizyon sahibi. sen öğretmenle uğraşırken nasıl büyük bir cahillik ettiğinin ve birilerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında bile olmuyorsun.öğretmen gelecek demektir.anlayın artık şunu.

Ben de öğretmenim ve kimsenin ben derse giriyorum diye şikayet ettiğini görmedim. 15 saat dedi başbakan sığ bir şekilde. Aynı mantıkla ortaokul mezunu bir imam haftada 7 saat 45 dakika çalışıyor ve öğretmenden fazla maaş alıyor. Bir mühendisin imza atması 2 sn sürsün, şimdi çıkıp mühendis haftada 5 dk çalışıyor 3000 TL maaşı var.. diyen bi andaval ne kadar haklıdır ?

Ben bilgisayar öğretmeniyim ve bıkmış durumdayım ona buna yetişmeye çalışmaktan. Çünkü her sene yeni şeyler öğrenmek zorundayım. haftasonu bi etkinlik yapılır, fotgraf kamera için oraya giderim, keza sunumlar.. yazıcısı bozulan bana gelir. Oyunlarla ilgisi olan çocuk bana gelir. Telefonu bozulan öğretmen bana gelir. Gün olur mesai saatleri dışında idare bilgisayarlarının bakımıyla uğraşırsın... Öğrenciler... Sonu yok yani. Evrak işlerinden bahsetmiyorum daha hiç.

Şimdi ben haftada 11 saat derse giriyorum, yazılım ve sözlüm yok. Bu hesaba göre ben 11 saat mi çalışıyorum ?

Müdür beyin hiç dersi yok. O hiç çalışmıyor o zaman. İnsaf ya. Adam kışın ortasında gece yarılarına kadar bozuk kazanın başını bekledi. Haftasonları kola şişesi atarak çocukların tıkadığı tuvaletlerle uğraştı.

Bunların amaçları ne bilmiyorum artık. Yazık.
(yalnızca maaş için var olan öğretmenlerde var elbet. Söylemleri onlara endeksleyerek yapmak cahilliktir. Öz kızına tecavüz eden babaya olan yargılarla tüm elleri nasırlı emektar babaya ödül/ceza vermektir.)

Artık umursamıyorum bile.

ütüne basa basa şöylemeliyim ki önce öğretmen seçmede seçici olacaklar . bence maaşları ideal ideal olmayan asgari ücret, işçi maaşı, ev kiraları,hayat şartları iğrenç yapılaşma kin nefret insanlarda sürekli yan gelip yatma duygusu. öğretmenlerin coğu ''öğret''men sıfatını hak etmiyor bence taciz, öğrencileri köle gibi görme , öğrencileri düşman gibi görme ( hatta ben lisedeyken duymuştum '' öğrenci milleti nankördür asla güven olmaz '') öğrenci üzerinden egolarını tatmin etmek bu işten nefret edip öğretmenliği şartları iyi diye tercih eden o kadar insan var ki bence asıl mesele eğitim fakültelerinde düzenlemeler yapılıp her önüne gelenin alınmaması.herkes öğretmen olacak yapıya sahip değil

bir de denmiş ben şunu yapıyorum bunu yapıyorum müdürde bunu bunu yapıyor el insaf artık e hiç bir şey yapmayın oldu olacak oturun dövlet bakar size canım

bahsedilen bahaneler cok cok dogru degil,her isin kendine göre zorluklari var sorun o degil bence.

sorun ögretmenlik mesleginin idealizmin disinda , rahatligi, tatilleri, maasi etc amaciyla yapilmasi.

bazi meslekler vardir ögretmenlik, doktorluk hatta ve hatta mühendislik, bu isler idealizm isleri, gönül isleridir, her zeki olan yapabilecek basarili olabilecek diye bir kaide yok yani.belli zeka seviyesinde olan her insan tip ya da iyi bi ünide mühendislik kazanabilir , ögretmenlikler puanca daha düsük oldugundan bu kistasta yer etmedim, ama her kazanan o alanda basarili olarak melegini yapamaz.

kisacasi ben özellikle ögretmenlikte maas olayinin bu kadar büyütülmesini yanlis buluyorum.hele yeni yetisen ögretmenleri gördükce...

Öğretmenler bu ülkedeki en duyarlı ve aklı başında düşünen insanların başında geliyor.Haklarını gerek sosyal medyada,gerekse eylemlerle kırıp dökmeden,molotoflar atmadan istiyorlar ve galiba muhalefetten daha çok etki yapıyor olmalı ki her gün gerek başbakan,bakan ve eski meb bakanları öğretmenlere boşuna incitici bir söz söylemiyor

öğretmenlerimiz bizimle ne kadar ilgilendi o zaman bu şartları hak ediyorlar demek ne kadar mantıklı, maaşlar belirlenirken performansa bakılsa keşke o zaman dediğiniz mantıklı olurdu. her meslekte görevini hakkıyla yapmayanlar var o zaman o memurların maaşlarından düşelim.

öncelikle evlerinde ailelerinin tüm gün tahammül edemeyip okullar açılsın da yakamızdan düşsün (herkes değil tabiki) dediği çocuklara eğitim veriyorlar. güldüğünüz öğretmenin görevi dediğiniz şeyleri öğretmen çalışma saatleri içerisinde yapmıyor. ben ders anlatıyorum, diyen bir öğretmenin ne dediğini anlamak için biraz kafa yorsanız gülmezsiniz emin olun, farklı çevrelerden gelmiş farklı seviyedeki çocuklara ders anlatmak, o ders için hazırlık yapmak, çocukların sorunlarıyla ilgilenmek, nöbet tutmak gibi birçok şeyi içinde barındırdığını belki anlarsınız. en azından gidin ve yarım gününüzü bir okulun bahçesinde geçirin bakın tüm gün kulaklarınız da neler yankılanyor.

ayrıca,

Başbakan Erdoğan'ın Öğretmen ve Memuru kıyaslayarak yaptığı açıklamadan sonra öğretmenlerden ortak açıklama geldi...

1) Bizler de diğer memurlar gibi masa başında oturarak iş yapacağız, ayakta ders anlatmak yok.
2) Görev başında ki memur nasıl çay kahve içiyorsa bizde ders anlatırken içmek istiyoruz.
3) 1 Yılda ortalama 1000 adet sınav kağıdını evde değil mesai saati içinde derste okuyacağız.
4) E-Okulla ilgili tüm işlemleri ders saati içinde yapacağız.
5) Velilerle ders saati dışında görüşmeyeceğiz.
6) ADEY ve RİDEF formlarını ders de dolduracağız.
7) Teneffüs aralarında öğrencilerimizin soru ve sorunlarıyla ilgilenmeyeceğiz.
8) Öğrencilerin ders kitabı ve müfredat dışındaki sorularına yanıt vermeyeceğiz.
9) Öğrencilerin disiplin sorunları bizi ilgilendirmez.
10) Öğrenciler kavga ettiğinde ayırmak yok, direk polisi arayacağız.
11) Yere düşüp dizi kanayan bir öğrenciye pansuman yapmak yok, hemen 112 yi arayacağız.
12) Anasınıfı öğretmenleri çocuklar çişini yaptıktan sonra tuvaleti yıkamayacak, çocukların pantolonunu çekmeyecek yada ayakkabılarını bağlamayacak.
13) Okul müdürleri para toplamayacak, ödenmeyen faturalar Allah'a emanet edilecek.
14) Köy okullarında soba yakmak yok, hangi memur soba yakıyor da biz yakacağız.
15) Hastasının gelişimini takip eden bir doktor var mı, bizde öğrencilerin gelişimi incelemek istemiyoruz.
16) Hastahanede bütün doktorlar rahat çalışabilmek için spor ayakkabı giyiyor, sizce hangi doktor ayakta çalışıyor, bizde spor ayakkabı giymek istiyoruz :)
17) Bütün memurların yollukları günü birlik ödenirken, MEB deki 5 yıllık yolluklarımızı da istiyoruz.
18) Gerçekten de 3 ay tatil yapıyormuşuz gibi bilip bilmeden konuşulmasın. Tamam tatil yapmayalım gönderin bakalım çocuklarınızı da eğitim yapalım, bakalım yazın eğitim nasıl oluyor muş.

Not: Kalan zamanda da ders işleriz artık.

Öğretmenlik mesleğinin kolay ya da önemsiz olduğunu düşünmüyorum ama bu ülkenin öğretmenlerinin yeterliliğine asla inanmıyorum. Ben öğrenciliğim boyunca hep öğretmenlerinin yetersizliği karşısında hayrete düşmüş bi insanım. İngilizce öğretmenlerim benden az ingilizce biliyordu hep. Ben yurtdışında falan yaşamış değilim. Okulda öğrendiğim ingilizcenin üstüne kitap okuyup film izledim, geliştiyse öyle gelişti ama ingilizce öğretmenlerim benim yanımda hep yetersizdi.
Türkçe ve edebiyat öğretmenlerim hep ezberden öğreten insanlardı. Gerçekten bir metni derinine inerek yorumlayamazlardı, düşünsel olarak hep yetersizlerdi. Tipik şeylerin dışında bir soruyla karşılaştıklarında hep tıkandılar. Felsefe ve mantık öğretmenleri çözümleme yapamayan insanlardı. Sayısalda hiçbi zaman çok başarılı değildim, o yüzden o branşların öğretmenlerini değerlendiremiyorum ama bir öğrenci için bunları sürekli görmek güven duygusunu aşırı sarsan bişey. Bu ülkede öğretmen olmak belki biraz daha zor olmalı. Tek kelime ingilize bilmeyen biri sınava girip ingilizce öğretmenliğine giriyor, orda bikaç senede öğrendiği ingilizceyle öğretmen oluyor ve yeri geliyor ilkokuldan beri ingilizice öğrenen öğrencilerin başına öğretmen diye veriliyor. Öğrenci 8 senedir dil öğreniyor, öğretmen 4 yıl önce öğrenmeye başlamış. Oldu mu? Olmadı... Sürekli zaten bildiğin dersi görüyorsun. Branşlarında çok yetersizler.

evet sanırım hükümetin yapmak istediği şey yavaş yavaş gerçekleşiyor. eğitimin kötü olmasının bütün sorumluluğunu öğretmen yetersizliğine yığmak istiyorlar ki yeni atanan öğretmenler cidden iyi, yetersiz falan değil. kendi yetersizliğini örtmek için yapıyorlar bunu ve sanırım sonunda eğitimin de özelleşmesi için. memlekette derslik sorunu var, kalabalık sınıflar ilk problemlerden biri. okulların donanım ve materyal eksikliği sonra. ulusal öğretmen stratejileri planlanıyor, nasıl hayatı biraz daha çekilmez kılarız öğretmenlere diye. yahu okul yok,sıra yok, para yok ama bunlar dert değil asıl dert öğretmenler. her şey harika da bütün problem öğretmenlerdeymiş gibi lanse ediliyor, insanlar da bunu yiyor. niye? çünkü fi tarihinde lisede okurken sevmediği dinozor hocaları yüzünden. te allaam..

bakanlığın sitesinde www.meb.gov.tr özel nitelikli devlet okulları mevcut. oradaki listelere bakabilirsiniz.
ayrıca bildiğim kadarıyla ilgili özel okullar da var.
onu gezdirip eğlendirmeniz çok güzel ama herşeyi sizinle yapamaz. yani arkadaş edinmesi lazım. bir şekilde yaşıtlarıyla da oynaması lazım.
son olarak (belki de en mühimi) ergenliğe girdiği zaman ona korkmaması gerektiğini anlatacak bir hemcinsine de ihtiyacı olabilir.

ne tür bi öğrenme güçlüğünden bahsediyoruz? disleksi gibi mi otizm gibi mi? evet otistik çocuklar için devlet okulları var ama disleksi gibi özel öğrenme güçlüğü çeken çocuklar için yok. tek yapabileceğiniz okulları ve öğretmenleri iyi araştırmak. ilköğretim yaşında olsaydı sınıf öğretmenini iyi seçmek gerekecekti ama şimdi branş dersleri için birden fazla öğretmenle muhatap olacağından işiniz güçleşiyor maalesef. sanırım en iyisi rehberlik öğretmenleriyle görüşmek.

kesinlikle arkadaş edinmesi ve "normal"(rahatsızlık duyarak kullanıyorum bu kelimeyi) gelişim gösteren çocuklardan koparılmaması gerek. okul dışında derslerinden tamamen koparmayın. yapabileceği basit görevler verin, sorumluluklardan soyutlamayın. imkanınız varsa yaparken mutlu olduğu hobi kurslarına gönderebilirsiniz.

3. sınıfa kadar normal ilkokula gitti.malesef hiçbir gelişme kaydemedi.birkaç araştırmadan sonra bazı okullarda özel sınıf olduğunu öğrendik.burada devam etti 6.sınıfa kadar malesef emekliliği gelmiş yaşlı öğretmenlere teslim edildi ve yine hiçbirşey öğrenemedi.fakat son iki sene 5 kişilik sınıfa 2 adet öğretmen atandı çok memnunuz renkler,sayılar,basit işlemler,para,ufak ufak okumayı ve yazmayı da söktü sadece 2 sene içerisinde.orta mental retardasyon yazıyor ancak kendisi sadece öğrenmede sıkıntı çekiyor.öğreniyor ve unutuyor.normal bir çocuktan hiçbir farkı yok konuşma,diksiyon açısından.kız arkadaşları var ben sadece üstüme düşen görevleri halletmek istiyorum.

mutluluk hastalığı gibi birşey okudum geçenlerde, bir araştırın. tedavisi vardı. söylediklerinizle örtüşüyor.

spor yapsın. yaşı çok müsayit voleybol için.

o sadece bir çocuk,mutlu ve pozitif bir çocuk hepsi bu.araştırdım 24 saat gülmüyor ve ağlıyabiliyor,üzülebiliyor,somurtabiliyor,trip atabiliyor.

Ne mutlu ona ki sizin gibi bir ailesi var.

Eğer mümkünse bir müzik aleti çalması için yönlendirebilirsiniz kardeşinizi. Bir de, ne bileyim eğer ailece bir hayvanın sorumluluğunu alacağınıza ve ölene kadar ona iyi bakabileceğinize inanıyorsanız eve bir köpek veya kedi almayı düşünebilirsiniz. Hayvanla kuracağı bağ kardeşinizi çok mutlu edecektir. Ancak hayvan bakmanın zorluklarını ve sorumluluklarını da hatırlatmak isterim, bütün bunları kardeşinize yüklememelisiniz, tabii ki ona da küçük görevler verirsiniz ama asıl sorumluluk sizde olmalı. Ama dediğim gibi, bu tarz bir dostluk çok iyi olabilir eğer imkan varsa...

Bu tip özel durumu olan çocukları genelde hep kendisi gibi, benzer zorluklara sahip çocuklarla sosyalleştmelerini ve arkadaşlarını bu tip ortamlardan seçmelerini yanlış buluyorum. Bence çocuğu sosyalleştirmeye çalışırken gerçek dünyadan soyutluyorlar. Sanırım sorun yaşamaması, belki zarar görmemesi ya da dışlanmaması için yapıyorlar ama bence siz öyle yapmayın. Benim 11-12 yaşlarındayken en yakın arkadaşım ciddi öğrenme ve gelişim güçlüğü olan bir kızdı. Yeni bir okula gitmiştim ve onun yanına oturtulmuştum. O zamanlar belki bunun çok farkında değildim ama aslında o kızın standart bir okula verilmiş olması ve orada okuması aslında çok tuhaftı. Biz, yaşımızın derslerini görürken o kız alfabeyi anca sayabiliyordu, neden o okuldaydı bilmiyorum ama arkadaşlık açısından zorluk çekmiyorduk. Ben o kızla çok rahat arkadaşlık ettim. Farklı olduğunun farkındaydım ama gayet iyi arkadaştık.

çünkü kimse kullanılmak istemiyor.

doğrudur.

www.eksiduyuru.com burdaki gibi mesela.

Çivi çiviyi sökseydi, yiyerek zayıflama mucizesi hayat bulurdu.

Aslında ebeynlerin çalışıyor/çalışmıyor olması, çocuğun yaşı, anne babanın yaşadığı semt/ilçe, aldıkları maaşlar... gibi nedenler de etkendir. Eğer spesifik bir konu varsa işiniz daha kolay olur.

Mesela 2 yaşındaki bir çocuğun çalışan annede mi, çalışmayan babada mı kalması daha doğrudur... durumunun analizi gibi...

Savunan tarafa; iş ve özel hayatı sorunlu bir annenin, (işsiz, düzenli işi olmayan, alkol, madde vs kullanan) sırf çocukla biyolojik bağı daha kuvvetli olduğu için babadan daha iyi bir ebeveyn olması mümkün müdür?

Savunmayan tarafa; baba ne kadar sorumluluk sahibi ve iyi bir ebeveyn olsa da, çocukların, gelişme döneminde ihtiyaç duyduğu anneye bağlılık ve güven duygusunu yaşamamamış olmaları ileride bu bireylere eksiklik hissettirmez mi?

lokum, pismaniye bulursan super olur 1 kutuda 30 kisiye ikram yapmis olursun.

Raki, hem ortam senlenir :) "Das ist Ouzo!" diyeni de raki kendisi carpar zaten.

sucuk yap müdür kayseri olsun ama market sucuğu beş para etmez

@ cairo : lokum artık çok bayık ama pişmaniye iyi fikir.

@ crown : sabahın köründe rakı ikram edilmez diye düşündüm, zaten meksikalılar tekilaya boğacaklar milleti, bir de organizasyon bira dağıtıp duracak, o yüzden eledim direkt.

@ inayet prensi: sucuk yapacak yerimiz yok, bir de sucuğu geçen piknikte mangalda yaptım yedirdim, millet bayıldı, biliyorlar artık :)

yaprak dolma. börek.

kuymak!

kısır. ucuz, kolay.

neden böyle bir şey anlaşılsın.

oturup birbirlerinin dudaklarına yapışmadıkları

sarılarak dans etmedikleri

el ele tutuşmadıkları sürece

anlaşılmaz.

normal yemeklerini yesinler işte.

neyin kafasindasiniz ya , el ele tutusup,öpüsmediginiz sürece kim niye öyle sansin.

truvaiti'na katılmakla beraber bir şey yapmanıza gerek yok. yemeğinizi yiyin, içkinizi için işte.

özgüvenli olun, diğerlerinin önyargılarına önem vermeyin.

kendilerin şüphelerinin olmaması gerekir. bu soruyu sormamaları gerekir.

kimse böyle bişey düşünmez.

şarap yerine bira içiniz.

mekandan içeri el ele tutuşarak girmediğiniz sürece bence sorun yok.

Gay olduğunuzu düşünseler ne olabilir ki? Yüksek ihtimalle bir daha görmeyeceğiniz insanlar sizi gay zannetse ne olur?

Ayrıca yüzde doksan kesimin de öyle bir şey düşüneceğini zannetmiyorum.

edit: Verdiğim cevaptan ötürü gay zannedilebilirim mesela. ahah

karı kız muhabbeti yapın arada yüksek sesli işi garantiye alın.

sakatlık verecek davranışlardan kaçınırsanız bi sıkıntı olmaz.

yahu guzel bi aksam yemegi yiyen iki erkek icin kim gay diye dusunur?

1-) guzel/kaliteli aksam yemeklerinde bira bok pusur icilmez. sarap icilir. hatta iyi restoranlarda baslangic, ara sicak, ana yemek icin farkli saraplar onerilir.
2-) is yemegine cikan, kaliteli vakit gecirmek isteyen iki dost, uzun suredir gorusmemis arkadaslar n'apacaklar? ceplerinde biraz paralari varsa tabii guzel bir yemege gidicekler.
3-) turkiyede insanlara el-ele tutusmadikca, opusmedikce insanlara kolay kolay gay damgasi yapistirilmaz, cunku insanlarin
gordugu ornekler sadece televizyonda olan cok uc tipler. o yuzden escinsellerin kendileriyle ayni yerde yemek yiyebileceklerini bile dusunmezler. gay olma ihtimalinizi dusunen insanlar varsa, zaten bu onyargiyi coktan asmis olan insanlardir.
4-) her erkek (en azindan disarida) bagira bagira kufur etmez, kari kiz muhabbeti yapmaz. hele restoran gibi belli gorgu kurallarinin oldugu bi yerde bunu hic yapmaz.

5-) ve en onemlisi siz, bir aksam yemegine gitmek gibi basit bi eylemi bile "o ne dusunur, bu ne der" diye kafanizda buyutuyosaniz yasadiginiz hayata yazik. restoranda oturan insanlar kimler ki, onlarin dusuncelerine onem veriyosunuz?

gay +99999 :D:D
saka saka.. goze goze romantik romantik bakismiyosaniz birsey olmaz.. Arada kizlari da kesiyor olursunuz zaten muhtemelen.. kestiginiz kizlar disindakilerin de sizin gay oldugunuzu dusunmelerinde zaten sorun yok.. Ben sizi bu anlattiklarim nazarinda gorsem avlanmaya cikmis cakalllllaaar derdim :D

sarap yerine raki nasil olur?

gay olmak kötü bi şey mi? öyle bi imaj verseniz ne olacak ki? homofobik misiniz yoksa? homofobikseniz zaten gaysiniz demek yani çok kastırmayın bence.

Öyle bişey görsem, hayatta aklıma eşcinsel oldukları gelmez. kendi cinsiyle sosyalleşmek eşcinsellik belirtisi mi oldu? yok, artık...

bir şey olmaz, bırakın avlansın hevesini alsın.

normal. kediler yapar böyle şeyler.

kedinin kedi olmasına neden mani oluyorsunuz hayvanın doğası bu. hem de evde bi işe yarar işte fena mı?

benimki de yakalayabilse yiyecek :) bir şey olacağını sanmıyorum.

Oha faşist kedi. Bildiğin soykırım bu. Kediyi aihm'e göndr. Cezasız kalmasın piç.

Bu arada kediyi zeytinyağı ve limonlu salata ile besle sabahları kepek ekmekli tost ver.

Kediler böcek yer. Normaldir. Endişelenecek bişey yok.

onu geç bizimki balkondan güvercin yakalayıp yemişti... yer yani kedi bu.

köpeklerde yapıyor.. mani olma bence natürelinde var hayvanların netcesinde..

yazık lan kendini böyle tatmin ediyor.afrikada büyükleri neler avlarken bu garibanlar sinek falan..ahah :D

normaldir. yemese anormal olurdu :))

böcek de yer. hatta yakaladığı böcekleri size getirir gösterir. ona aferin demeniz için. hatta benimki yatağımın içine getirip koymuştu bir seferinde.

şimdi gülüyorum ama gecenin bir yarısı hiç de hoş bir hikaye değildi.

ohooo o ne ki, bahçede beslediğim kedilerimden biri kapının önünde miyavlayıp duruyordu. kapıyı açtığımda önündeki fındık faresinin etrafında dönüp yavşak yavşak hareketler yaptı, bana hediye getirmiş sanırım bir de takdir bekliyor.

bir şey olmaz. ama dikkat edin sizin ilaç sıkarak öldürdüğünüz sinek bulup yemesin. siz sineğe falan ilaç sıkarsanız ölür ölmez alıp çöpe atın.

demet
diyolar ki o hikayenin esası şöyleymiş, kedi sana avlanmayı öğretmeya çalışıyomuş. yavrularına bu şekilde öğretiyorlar, yarı baygın fare ile. :)

bi de benim köpek örümcek gördü mü gidip üstüne basıyor hemen. yemiyor kesinlikle. teyze gibi eziveriyor, cılkı çıktı mı diye kontrol edip yoluna devam ediyor. fena dişli örümcekler çünkü.

@kediebesi vay be!! ulan bir de akıllıyız diye geçiniyoruz. beni annesi sanıyor diye düşünürken ben, o beni yavrusu yerine koymuş demek! bu gerizekalı da bir şey avlayamıyor öğreteyim dedi herhalde :)

@sword aklıma gelmişken dikkat et de arı yemesin :)

hayvanların doğasından anlamıyosan hayvan sahiplenmemeliydin sword...

bizim hıyarağası sinekleri böcekleri öldürüp bırakıyor öyle, gene sendeki iyiymiş temizliyor en azından

evet

oluyormuş :)

öyle böyle değil hem de, sanırım erojen bölgeler hassaslaştığı için olsa gerek. bu hassasiyet her kadında cinsel arzu olarak dışavurulmayabilir o ayrı ama ben bi erkek olarak dışavurulmuşuna maruz kaldım ve evet var böyle bi şey.

çoğunlukla hemen öncesinde, sırasında olmayabiliyor.

olur.

evrim konusunu güzelce bilmen gerekiyor önce. O yüzden bu soruyu sorarken Adem ve Havva olayının tamamen farklı ve dinsel birşey olduğunu göreceksin.

Siyah tenin olması evrim ve adaptosyonla ilgili. Afrika'nın sıcak ve güneşli iklimine karşı oluşan bir koruyucu mekanizma. Bu da evrimin insan türünde kılları azaltmasıyla ortaya çıkan birşey. sonra iklim ve coğrafyalara göre farklı ten renkleri oluşmuş işte.

adem ve havva diye birileri olsaydı (ya da şöyle diyelim adem ve havva olarak adlandırabileceğimiz ilk insanlar) zaten siyahi olurdu.
beyaz adam sonradan.

insanlığın afrikada evrimleşip, oradaki iklim değişikliği sebebiyle (bir ara homo sapienslerin sayısı 2 bine kadar düşüyor) oradan kuzeye yani ortadoğuya geçtiği biliniyor.

Yani ilk insan siyahtı.

Adem-Havva'yı sembolik olarak al diyeyim.

İlk insanın siyah oldgunu düşünüp ilk beyazın nasıl olduğunu sormakta olabilir.
Edit:evrimciler bastı burayı,ilahiyatçılar nerdesiniz:)

Adem ve Havva tarafından -yani dini eksende- bakıyorsanız siyah insanlar Nuh tufanından sonra Hz. Nuh'un oğlu Ham'ım soyundan gelen insanlar. Sanırım dini metinlerde buraya kadar biliniyor.

'ilk siyah insan' diye bir şey yok. 'ilk insan' diye bir şey de yok. ilk hücre dersen renk pigmenti var mıydı bilemem pek tabii.

Olaya Adem ve Havva'dan girersen siyaha-beyaza gelene kadar bir suru genetik problem var. Ensesti var, bu kadar cesitli gen nereden geldi sorusu var, ohoo...

adem ve havvayı "var"sayarsak insan ırkının birkaç jenerasyondan öte devam etmiş olma ihtimali yok zaten.